Basın Açıklaması:Cerattepe Direnişine Saldırının 3. yılı

Uzunca bir süredir Cerattepe konusunda gelişmeler ile biriken sorunları, 16 Şubat olaylarının yıldönümünde yine bütün ülkedeki hemşerilerimizle ve doğa dostları ile paylaşmak, bilgilendirmek gerekli olmuştur. Her durumda başvuracağımız ve sığınacağımız tek yer sizlerin tertemiz vicdanı, Cerattepe için çarpan yüreğinizdir.

Öncelikle günün önemini bir kez daha hatırlıyoruz. 16 Şubat 2016 günü, tek suçu iyilik olan sadece “Cerattepe varsa Artvin var, yoksa biz de yokuz” diyen Artvin halkının, şiddete, zulme uğradığı gündür. 25 yıla yaklaşan bu mücadele tarihinde toma’lar, plastik mermiler, robot kılıklı binlerce polis-jandarmayla ilk kez karşılaştığımız gündür. Biber gazının beyazının da turuncusunun da görüldüğü, hastanenin çocuk servisine de, ciğerlere de bol keseden doldurulduğu gündür. UNUTMAYACAĞIZ! Zalimi de, halka yapılan şiddetin acımasızlığına isyan edip ağlayan polisleri de, Anadolu’nun hamuruyla yoğrulmuş, kahramanca toprağını koruyan halkımızı da. Bizler yaşam alanlarımızın yok edilmesine, ülkeyi teslim alan bir avuç küfürbaza peşkeş çekilmesine karşı durmaya devam edeceğiz. Yapılan zulmü reddediyoruz. Halen alanda her türlü bilimsel faaliyetlere bile izin vermeyenleri vicdanları ile baş başa bırakıyoruz. “Zulmü her kabul edişin, daha büyük zulümleri doğuracağını” iyi biliyoruz. UNUTMAYACAĞIZ! Yaşama hakkımızı yürüttüğümüz mücadele ile elde edebileceğimizi, biz direndikçe haramilerin direncinin nasıl düştüğünü hatırdan çıkarmayacağız. “Zulüm ile abad olanın akıbetinin berbat olacağını” sözde hemşehrilerimize hatırlatmaya devam edeceğiz. Her Artvinli için varlığını borçlu olduğu ormanı merası, ağacı kuşu ne kadar kutsalsa, korumak için mücadele de o denli kutsaldır. Bir gün hak, hukuk elbet ülkemizde, dağlarımızda ve Artvin’imizde de bir bahar esintisi gibi esecek, hiçbir kuşun sonsuza dek uçamayacağını herkes görecektir. Biz Cerattepe doruklarındaki ladin ağaçları gibi dik durmaya devam ediyoruz. Artvin’e ve Artvinliye bu zulmü reva görenlerin de işbirlikçilerin de unutulmamasını diliyoruz. 3 yıl önce 16 Şubatta biz devletin kamu idaresinin ve güvenlik güçlerinin bir şirketin çıkarlarına kul edildiğini gördük. Ve üç yıl önce devletin acımasız zulmünü gördük. UNUTMUYORUZ.

Cerattepe mücadelesinin bittiğini söyleyenler, böyle olmasını isteyenler, bu yağmadan pay almaya çalışanlar, ihanetlerine ortak arayanlar var elbette. Ancak Artvin halkının çeyrek asırdır büyük azim ve kararlılıkla sürdürdüğü Cerattepe mücadelesinin aynı azim ve kararlılıkla sürmekte olduğunu bir kez daha duyurmak istiyoruz. Hukuksal olarak halen 730 kişi ile başvurduğumuz Anayasa Mahkemesi başvurumuzun incelenmesi devam ediyor. Maden şirketinin 32 hektarlık alan için ÇED izni almış olmasına rağmen 240 hektarlık alan için işletme izni almış olmasına karşı Rize İdare Mahkemesinde açmış olduğumuz dava ise 2018 yılı Aralık ayında sonuçlanmış olup bu yasadışı izin verilmesi işleminin iptaline karar verilmiştir. Bu karar başından bu yana maden şirketinin ÇED izni alınan alanla yetinmeyeceği, bir kanser hücresi gibi yayılacağı ve bütün Artvin coğrafyasını işgal ederek bize yaşam alanı bırakmayacağı yönündeki söylediklerimizin ne kadar haklı olduğunu göstermesinin yanı sıra mücadelenin bitmediğini, mücadele edenlerin mutlaka kazanacağını, yaşam hakkı mücadelesinin kutsal bir mücadele olduğunu göstermesi açısından büyük önem taşımakta olup bütün halkımız için bir moral ve motivasyon kaynağı olmuştur. Yine hukuksal olarak Cerattepe bölgesindeki su kaynaklarımızın Artvin halkına sorulmadan, duyulmadan, el altından maden şirketine verilmesi ile ilgili olarak önümüzdeki pazartesi günü davamızı açıyoruz. Yine askıya çıkarılan ama planları gizlenen uygulama imar planı ve mevzi imar planı ile ilgili davalarımızı da açmak üzere olduğumuzu duyuruyoruz. Planlama yapıp da planı gizleyen bir belediyeye sahip olduğumuz için ne desek bilemiyoruz. Gerek hukuksal yollardan gerekse sivil mücadele anlamında hiçbir mücadeleden vazgeçmiş değiliz, aynı inanç ve kararlılıkla mücadeleye devam ediyoruz.

Bu vesile ile su kaynaklarının maden şirketine verilmesine ilişkin davamızla ilgili kısa bilgi vermek gerekli olmuştur. Hatila vadisi köylerinin kadim sularından olan büyük dere suları geçmiş belediye döneminde köy halkının izni ile alınarak şehir isale hattına 4.5 km hat ile bağlanmış, Hatila köylüleri şehir merkezinin su ihtiyaçları nedeniyle büyük özveri göstermiştir. Bu su kaynaklarının yeni dönemde önce belediye başkanlığı tarafından terk edildiği ve bu suların DSİ ve Artvin Valiliği tarafından maden şirketine verildiği öğrenilmiştir. Asıl önemlisi maden şirketinin ÇED raporunda, maden alanında yeraltı ve yerüstü sularının kullanılmayacağı, içme sularının damacanalarla, kullanma sularının tankerlerle taşınacağı taahhüt edilmesine rağmen, Artvin halkının kullanımına sunulmuş olan su, bu suda kadim kullanım hakları olan Hatila köylülerine sorma gereği bile duyulmadan maden şirketine kamu idaresi tarafından, hukuk ve adalet çiğnenerek verilmiştir. Bu basın açıklaması ile bir kez daha Artvin Valiliğinden bu hukuksuzluğa bir son vermesini talep ediyor, bir maden şirketinin değil Artvin Halkının yanında yer alması gerektiğini hatırlatıyoruz. Yapılan yasa dışıdır ve bu yasadışılığa valilik makamının alet edilmesi kamu idaresine bakışımızı ve güvenimizi tümüyle sarsacak niteliktedir. Nitekim bundan az bir zaman önce de Mersivan kayak tesislerinin sularının yine maden şirketine verilmiş olduğunu öğrenmiş bulunuyoruz. Yarın başka hangi değerlerimizin maden şirketine habersiz ve gizlice peşkeş çekileceğinin kaygısını yaşamak istemiyoruz.

Yine merkezi idarenin talimatı ile hareket eden valilik makamının yanı sıra Artvin halkının kendisinin seçtiği ve aynı zamanda en büyük sivil yönetim birimi olan Artvin Belediyesinin hangi hakla kadim hak sahibi köylüleri ikna ederek ve büyük masraflarla 4.5 km isale hattı döşedikten sonra alınıp Artvin Şehir merkezine kazandırılan bu suyu terk ettiğini merak ediyoruz. Acaba suyumuz mu fazla geldi, fazla ise su kalitesi giderek düşmüş olan ve iki ayrı beton şirketinin çimento artıkları ile sürekli kirletilmekte olan ve şehir merkezine basılması için büyük paralar harcanan Çoruh’taki keson kuyulardan alınan sudan vazgeçilmeyip neden öncelikle bu Büyükdere suyundan vazgeçilmiştir? Suyun alınmasından vazgeçildiğine göre terk edilmek yerine köylülere iade edilmiş midir? 4.5 km isale hattı nasıl bir anlaşma ile maden şirketine verilmiştir. Bütün bunları merak ediyoruz. Bu konuyla ilgili olarak yazdığımız bilgi edinme dilekçesine neden halen cevap verilmemiş olduğunu da merak ediyoruz. Yine her gün onlarca en olmadık mesajları bile anons sistemi ile duyuran Belediyenin, bu gün yapılan bu basın açıklamasını yazılı başvurumuza rağmen hangi sebeple duyurmadığını da merak ediyoruz.

Esasen yeni bir yerel yönetim seçimlerinin yapılacağı bu günlerde aday olan ayrımsız bütün siyasi partileri yöneticileri ve adaylarını ilimizin çevre sorunları ve çözüm önerileri, şehir planları, planlama ve yönetim anlayışları ve ilimizin gelecek vizyonu ile ilgili düşüncelerini açıklamaya davet ediyoruz. Bütün partilerin düşüncelerini açıklaması halinde bunu kamuoyu ile paylaşmayı planlıyoruz.

Maden şirketinin dava konusu edilen işlerinden başka halen Hatila Milli Parkına ulaşan derelerdeki kirlenmelerin olağanüstü boyutlara ulaştığını, bu alanda tarım ve hayvancılığın yapılamaz hale geldiğini, ÇED raporlarında atık suların sızdırmaz kuyularda tutularak vidanjörlerle alınacağının taahhüt edilmesine rağmen vadiye bırakıldığını, yakında galerilerin havalandırma borularının Kafkasör üzerinden şehir merkezine verileceğini ilgili kamu kurumlarına duyuruyor, çözüm bulunmasını istiyoruz. Bütün bu kirliliğin ülkemizin en önemli milli parklarından birisini hedef aldığını defalarca duyurmamıza ve şikâyet etmemize rağmen bu ilde görev yapan Milli Parklar Müdürünün ne iş yaptığını anlamakta güçlük çekiyoruz. Çevre İl Müdürlüğü ile DSİ Bölge Müdürlüğünü göreve davet ediyoruz. Bu şikâyetlerimizi söylememize rağmen Valilik makamının sessizliğini anlamıyor ve kabul etmiyoruz. Yine ruhsat alanı dışında Cerattepe kavşağında maden şirketi güvenlik güçleri ile ülkenin güvenlik güçlerinin aynı kulübelerde nöbet tutarak bölgede yaşam alanları olan köylülerin geçişini bile engelleyen bir tutumla bir hukuksuzluğu 3 yıldır sürdürdüklerini defalarca söylememize rağmen bunun düzeltilmemiş olmasını kabul etmiyoruz. 1750 m kodunda ülkenin jandarmasını maden şirketinin karavanasına mahkum eden anlayışı kamuoyunun takdirine sunuyoruz.

Valilik makamının sessizliği demişken, Artvin’e atandığı gün elinde yasak kararnamesi ile gelen önceki valinin gidişi ile bir nefes alacağımızı düşünerek yeni atanan valimizin gelişini sevinçle karşılamış ve bu düşünce ile yaklaşık 1 ay önce kendilerinden randevu istemiş olmamıza rağmen 1 aydır halen randevu verilmemiş olmasını üzüntüyle karşıladığımızı belirtmek istiyoruz. Daha üç yıl önce ülkenin Başbakanının 5 bakanı ile karşılayıp 5 saat düşüncelerini dinlediği ülkemizin en saygın sivil toplum kuruluşlarından birisi olan Yeşil Artvin Derneğinin randevu talebinin kabul edilmemesinin bize bir şey kaybettirmeyeceğini kamuoyunun takdirine sunuyoruz.

Mücadeleyi bütün illerdeki Artvinlilerin katılımı ile oluşturulan Artvin Çevre Platformunun öncülüğünde sürdürüyoruz. Bu gün bu basın açıklaması ülkemizin birçok ilinde aynı saatte yapılmakta olup ülkenin her yerinde yaşayan bütün Artvinlilerin ve çevre dostlarının ortak mücadelesi olarak büyüyerek devam ediyor. Bu mücadelede hukuk ve adaleti yanımızda görmeyi de çok bekledik. Anayasanın 56. Maddesinde sağlıklı bir çevrede yaşamak bir hak olarak, ancak çevreyi korumak her yurttaşa aynı zamanda görev olarak verilmiş olmasına rağmen gerek Artvin’de bu görevi yerine getiren ve mücadele edenler ve gerekse birçok illerde yaşayan Artvinliler yargılanma ve cezalandırılma tehdidi ile karşı karşıya kalıyor. Üç yıl geçmiş olmasına rağmen halen 2016 Şubat olayları ile ilgili yeni davalar açılıyor. Bu kapsamda Ankara’daki eylemlerde yargılanan ve cezalandırılmasına karar verilen Artvinliler Vakfı Başkanı Demir Akın’a sevgiler gönderiyoruz.

 

Bu mücadele bir özveri, yaşam mücadelesi ve vatan sevgisi olarak devam ediyor. Yine bu mücadele üç kuruş çıkarları için maden şirketi ile işbirliği yapanlara rağmen 80 yaşında bile dimdik bu mücadelede yer alan ve bir adım gerilemeyen Hacı Ali Keklik’lerin ve Erzade Teyzelerin omuzlarında ve daha minicik çocukların yüreklerinde yükseliyor. Ülkenin her yerindeki yıkım projelerine karşı dayanışma ile bu yağma düzeninden kurtulacağımıza inanıyoruz. Bu anlamda bu gün uzun bir çaba ve emekle hazırladıkları dergiyi bizlere ulaştırarak bu mücadeleye katkıda bulunan Homur Dergisi’ne, çalışanlarına, bu yayını ücretsiz basanlara teşekkür ediyoruz.

Cerattepe mücadelesi 25 yıldır süren bütün dünyada örnek olmuş bir sivil toplum hareketi ve eşsiz bir mücadeledir. Yaşamı yok eden bu gözü dönmüş doğa katliamına karşı Artvin halkının mücadelesi her zorluğa karşı sürecektir. Bu mücadeleye bütün Artvinlileri, çevre dostlarını, ülkenin gerçek yurttaşlarını bekliyor,

16.02.2019

 

 

Diğer Yazılar