Mahkeme “Yeşil Yol”a Dur Dedi: Yol Bitti Karar Geldi

Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, Karadeniz Bölgesi’nde 8 ilin doğa harikası yaylalarını birbirine bağlayacak 2 bin 600 kilometre uzunluğundaki Yeşil Yol projesini durdurdu.
Mahkeme, Doğu Karadeniz yaylalarını birbirine bağlayan yolların yaylaların varlığını yok edeceğine dikkat çekerek yol boyunca sürekliliği olan bir yapılaşmaya neden olacağını vurguladı

Fırtına İnisiyatifi konu ile ilgili açıklamada bulundu

Basına, Kamuoyuna…

Yeşil yolla ilgili 5 yıllık davalar maratonunun bu aşamasında mahkemeler, projenin ve yapılan yolların; Kaçkarların, Fırtına vadisinin ekolojisini ciddi şekilde bozduğuna hükmetti. DOKAP’ın “yeşil yol projesi”nin yaylaların varlığını tehdit ettiği, hiçbir kamusal yararı olmadığı ve hukuka aykırılığı ilk defa, bu denli açık şekilde yargı kararlarıyla deklare edilmektedir.

Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, “yeşil yol”a ait imar planlarının yürütmesini durdurdu: 2.000-3.000.mt. rakımda, doğukaradeniz yaylalarını birbirine bağlayan yolların, yaylaların varlığını yok edeceğine karar verdi.  Ve bu gerekçeyle “yeşil yol, yayla koridoru” olarak anılan projeye ait 1/100.000’lik Çevre Düzeni Plan kararlarını durdurdu. Bu karar sonucunda; Samsun’dan Artvin’e kadar 7 ili kapsayan -2.600 km’lik yeşil yol- proje tamamıyla durdurulmuş bulunmaktadır.

Samsun Bölge İdare Mahkemeleri de, 2015’den bu yana süren ‘yeşil yol davalarına’ konu yolların (Ayder – Kavrun – Samistal yaylaları arası, Hazindağ – Samistal yaylaları arası ve Huser -Avusor yaylaları arası) iptaline karar verdi: Yolların, Kaçkarların ekolojik yapısını merasıyla, ormanıyla, dereleriyle büyük bir yıkıma uğrattığını; doğal sit alanı ve milli park olan bölgenin tehlike altında olduğuna hükmedildi.

Bu süreçte 5 yıldır aralıksız süren yol inşaatları yaylaları/dağları parçaladı, mera alanlarını böldü, hayvancılığı hobi düzeyine indirdi. Yaylalarda da uygulanan imar barışı, buraları adeta kasabalara dönüştürdü: geleneksel, otantik mimari betona boğuldu, yoğun araç trafiğine ve kitlesel insan akışına maruz kaldı. Ormaniçinde açılan yollar doğal yaşlı ormanlarda ve yaban hayatında büyük yıkımlara yol açtı. Google haritalarıyla yapılan yollar, Fırtına ve Hala derelerini besleyen irili ufaklı yüzlerce ırmağın, su yollarının tükenmesine neden oldu…

Foto: Eren Dağıstanlı

Daha hangi birini sayalım! Buraya sığdıramayacağımız nice kayıplarımızdan sonra yargı kararlarını zoraki bir tebessümle karşılıyoruz. Yüzlerce sayfalık bilirkişi raporları; Kaçkarlara, Fırtına vadisine bu surette müdahale edilmemesi gerektiğinin altını defalarca çizdi. Buna karşın, hakimler uzun süre bu tespitler yokmuşçasına karar alma süreçlerini uzattılar; yargılama kafkavari bir girdapda ilerledi. Nihayetinde adalet tanrıçasının gözleri açıldı.

Tüm bu süreçte, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı başta olmak üzere, Orman Bakanlığı, Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü, Kaçkar Dağları Milli Park Müdürlüğü ve elbette Rize valiliği ile İl Özel idaresi vb. bilumum idari kurum/kuruluş, Fırtına’nın ekolojik hassasiyetini çok iyi bilmesine karşın, bölgenin yıkımı için ellerinden geleni artlarına koymadılar: İki yolu bulunan yaylalara üçüncü bir yol daha yapmak istediler; yaylalar adeta otobanlardaki kavşak alanlarına dönüştü. İdare, hiçbir kamu yararı gözetmeksizin -hatta kamuyu yok sayıp- toplumun müştereklerini, doğayı inşaatçılara sermaye olarak sundu.

Bu fütursuzluğun dünyadaki sonuçları, bizi en son coronavirüs ile tanıştırdı. Doğaya düşmanca vaki bu saldırıların yanıtsız kalması, doğanın bir tepki göstermemesi beklenmez değildi. 15 yaşındaki bir genci okul grevine yönlendirip, yelkenliyle atlantiği geçmeye iten iklim değişikliği artık bilim-kurgu, fantezi bir roman değil. Hakikatli ve günbegün yaşadığımız hayatlarımızdır. Bir çoğumuzu evlere hapsedip, dünyanın belleği ninelerimizi/dedelerimizi bakımevlerinde ölüme terkeden bir ‘uygarlıkla’ yüzyüzeyiz. Bir sonraki virisün kurbanlarının, bu defa bebelerimiz ve çocuklarımız olmayacağını kim, nasıl garanti edebilir!

Bu durum dahi tek başına; doğanın, ekolojik özellikli alanların korunmasında ne derece hassas olmamız gerektiğini göstermektedir.

Bölgenin kalkındırılması, turizm bahanesiyle kamuya ait müştereklerin piyasa malı gibi pazarlanması; çocuklarımızın geleceğine, yaşam alanlarımıza yapılmış affedilemez suçlardır. Bu durum dünyayı nefes alınabilir, yaşanabilir bir yer olmaktan hızla uzaklaştırmaktadır. Bu olumsuz koşullar, kullanılabilir su kaynaklarını ve sağlıklı gıdaya ulaşım imkanlarını da ortadan kaldırmaktadır.

Dünyanın birçok bölgesinde iyi örneklerini gördüğümüz “sit alanları, milli park” gibi mutlak koruma kararları Kaçkarlar’da da harfiyen uygulanmalıdır: Kitlesel turizm anlayışının sonuçlarını artık sadece Ayder’de yaşamıyoruz. Fırtına deresi boyunca tüm vadi ve diğer yaylalar Ayderleşme yarışında; hızlan otel, pansiyon, kafeterya ve yeni binalarla kendi imarlarını yaratıyorlar.

DOKAP’ın “yeşil yol turizmi”; kitlelerin bir-iki gün içinde onlarca yaylayı gezmesi, sürekli yenilip, içilmesinden ibarettir. Bölgeye de bu anlayışı dayatmaktadır. Fırtına vadisi ve Kaçkarlar’ın sosyal/ekonomik geleceği, tüketim odaklı böylesi bir turizm anlayışına bırakılamaz. Bölgenin tarımsal/hayvancılık/arıcılık vb. imkanlarına öncelik verilerek üretim bazlı bir anlayışla planlanmalıdır. Kaçkarların, vadinin tarihi, kültürel değerlerinin ve ekolojik özelliklerinin tanıtıldığı, öğretildiği bilimsel, sanatsal ve kültürel temelli seyahat anlayışı bölgenin korunması için olmazsa olmaz bir husustur.

Sonuç olarak: Başta bakanlıklar olmak üzere tüm idari kurumların, yukarıda sözünü ettiğimiz yargı kararlarının gereklerini kayıtsız-şartsız, derhal yerine getirmeleri gerekmektedir. “Yeşil yol, yayla koridoru” projesi hilafsız, ‘amasız’ şekilde gündemden kaldırılmalıdır. İdare, yargı kararlarını dolanmak için farklı isimler altında yeni projeleri hayata geçirmekten vazgeçmelidir. Yaylaların/meraların asli işlevlerine geri dönebilmesi bakımından yöre halkının maddi/manevi olarak teşvik edilmesi gerekir. Ekoloji yapıyı bozduğu, hukuka aykırılığı tespit edilen yollar, eski varlıklarına doğaya bırakılmalıdır.

Bakanlıkların ve tüm idari kurumların, mahkeme kararlarının emrettiği hususları ne şekilde yerine getirdiklerinin takipçisi olmaya devam edeceğiz. Kamuoyunun da aynı hassasiyetle bu durumu gözetmelerini beklemekteyiz.

Saygılarımızla,

Fırtına İnisiyatifi

Diğer Yazılar