Karadeniz Siyanürle Zehirleniyor, Torba Yasayla Şirketlerin Önü Açılıyor

Karadeniz’in neredeyse her ilinde yapılan siyanürlü altın ayrıştırma çalışmaları, bölgenin doğa ve canlı yaşamını zehirliyor. Bölgedeki ekolojistler, “siyanür öldürür” diyerek mücadele çağrısı yaptı.

Ordu’nun Fatsa ilçesinde ve Artvin’in Cerattepe bölgelerinde devam eden altın arama çalışmaları bölgenin yeşil dokusunu ortadan kaldırdı. Bunun yanı sıra siyanürün toprağa ve havaya karışması ile birlikte Fatsa’da başta fındık olmak üzere tarım ürünleri büyük zarar gördü. Yine derelere karışan zehirli atıklar bölgedeki canlı yaşamını da olumsuz olarak etkiliyor.

ALTIN İŞLENMESİ PLANLANIYOR

Bu örneklere rağmen siyanürlü altın arama çalışmaları için yeni alanlar açılıyor. Kelkit Havzası, Boğalı ve Sakarat yaylaları Tokat ve Amasya illerinin, Erbaa ve Taşova ilçelerinin ve çevresindeki onlarca köyü kapsayan alanlarda siyanürle altın arama izni verildi. Sondajla altın araması yapılacak Boğalı ve Sakarat yaylaları tescilli mera alanlarına sahip ve bölgedeki içme suyu kaynaklarının doğuş noktası. Erbaa Ovası ise 21 Temmuz 2017 tarihinde Bakanlar Kurulu kararıyla “Büyük Ova” ilan edildi. Yine Ordu’nun Ünye ilçesinde yapılmak istenen sondaj çalışmalarının bir kısmı yapılırken, geri kalan kısım halkın tepkisi sonrası ertelendi. Artvin’in Murgul ilçesinde ise Cengiz Holding’e ait Eti Bakır A.Ş. tarafından bir siyanür havuzu kurularak, bölgede çıkarılan altınların burada işlenmesi planlanıyor.

“CANLI YAŞAMI TEHLİKEYE GİRECEK”

Murgul Siyanüre Hayır Platformu sözcüsü Alper Şeyhoğlu, ilk olarak 2014 yılında çalışmalarına başlanılan siyanür havuzu projesinin o dönem bölge halkının tepkisi üzerine geri çekildiğini, fakat projenin Murgul Belediye başkanının çabaları ile tekrar gündeme sokulduğunu belirtti. Şeyhoğlu, belediyenin Bergama’daki siyanür tesislerine sponsorluğunu Cengiz İnşaatın yaptığı geziler düzenlediğini ifade etti. Siyanür havuzlarının kurulmak istendiği bölgenin Murgul merkezine 7 kilometre uzaklıktaki Damar Köyü olduğunu aktaran Şeyhoğlu, “26 tane tank kurmak isteniliyor. Siyanür buharlaşabilen bir maddedir. Murgul’da hava akışı yukarıdan aşağıya doğru olduğu için, sis hep aşağıya çöker. Zaten Damar’da bir yerleşim yeri, bununla beraber ormanlarda binlerce canlı yaşıyor. Buharlaşan gaz bu canlı yaşamını tehlikeye sokacak” dedi.

“TEHLİKE İLE KARŞI KARŞIYA”

Siyanürün yanı sıra milyonlarca ton zehirli atığın da bölgeye zarar vereceğini söyleyen Şeyhoğlu, bu tesisin Murgul’un tepesine bir tehdit olarak kurulmak istendiğini aktardı. Bu işi en modern şekilde yapan firmaların bile facialar ile sonuçlanan birçok kazaya sebep olduklarını vurgulayan Şeyhoğlu, kurulacak olan tankların sızdırma ihtimalinin yüksek olması nedeniyle, Murgul’u asırlar boyu etkileyecek bir tehlike ile karşı karşıya olduklarını dile getirdi.

“KARADENİZ’İN KENARINDAN BİLE GEÇMEMELİ”

Siyanür sızdırması ya da buharlaşması durumunda etki ettiği bitkilerin bile genetiğini bozma riski var. Bu bitkiler ile beslenen insanların genetiğinin bozulma ihtimalleri çok yüksek. Kaldı ki Fatsa’nın durumunu görüyoruz, insanlar dışarı çıkamaz duruma geldi. Ayrıca siyanürlü çalışmaların yapıldığı yerlerin insansızlaştırma politikası yapılıyor. Bunun için kesinlikle siyanürün Karadeniz’in kenarından bile geçmemesi gerekiyor. Fatsa’nın durumuna düşmemek, çocuklarımızın geleceğine sahip çıkmak için sonuna kadar mücadele etmemiz gerekiyor” diye konuştu.

“TEHLİKE TAHMİN EDİLENDEN BÜYÜK”

Tokat ve Amasya’da izin verilen siyanürlü altın aramasına ilişkin konuşan Ekoloji Birliği Eşsözcüsü Süheyla Doğan, bölgedeki jeofizik araştırmalarının tamamlandığını söyledi. Erbaa bölgesinin içme suyu kaynaklarının Boğalı ve Sakarat yaylaları üzerinden geldiğine dikkat çeken Doğan, buradaki madencilik faaliyetleri ile birlikte su rejiminin ve ekosisteminin değişeceğini aktardı. Ayrıca suların azalacağını ve kirleneceğini belirten Doğan, “Zaten yaylaların alt kısımları dereler ile besleniyor.  Buradan gelen su kaynakları ile sulanıyor. Su kaynaklarının hem azalması hem de kirlenmesi aşağıda yapılan tarımı doğrudan etkileyecek, tarım azalacaktır” ifadelerinde bulundu.

“DURUM DAHA KORKUNÇ OLACAK”

“Tokat ve Amasya’daki madencilik faaliyetleri anlamında ciddi sayıda ruhsat görünüyor” diyen Doğan, bölge halkının bunlardan habersiz olduğunu söyledi. Öncelikle bölge halkının tehlikeye karşı bilgilendirilmesi gerektiğini dile getiren Doğan, “Tokat, Amasya ve Samsun halkının bu projeye karşı çıkması gerekiyor. Projeler ortaya konulduğu zaman durum tahmin edilenden daha korkunç olacak” dedi.

İÇME SULARI TEHLİKE ALTINDA

Yeşilırmak Çevre Platformu sözcüsü Fazlı Kuru da, Amasya’nın Taşovası ilçesinde köylerin büyük bölümünün içme suyunu Boğalı Dağı üzerinden gelen su ile karşıladığını belirtti. Siyanür kullanılan diğer bölgelerde doğanın dengesinin bozulması, tahrip edilmesi, su ve çevrenin zehirlenmesi gibi etkilerin olduğunu vurgulayan Kuru, aynı etkinin Taşova ve Erbaa içinde yaşanacağını söyledi. Taşova’da zaten yoğun bir şekilde Hidroelektrik Santrali (HES) yapımı olduğunun altını çizen Kuru, “Yağan yağmur suları bir şekilde yer altına iniyor ve oradan da ırmakla buluşuyor. Irmağın önünü kestiğiniz zaman dağlarda heyelanlar oluyor. Siyanür meselesi çok daha büyük tehlike. Yer altı sularının zehirlenmesi, yaban hayatının bitmesi, içme suyunun zehirlenmesi anlamına geliyor” diye belirtti.

“FATSA GİBİ OLACAKLAR”

Ordu’da devam eden maden faaliyetleri hakkında bilgi veren Ordu Çevre Derneği Yönetim Kurulu üyesi Coşkun Özbucak da, Gürgentepe ilçesinde yapılmak istenen maden çalışmasının ihale aşamasında olduğunu, Ünye’de de yapılacak olan 49 sondajın 10’unun tamamlandığını aktardı. Buralarda yapılacak maden çalışmasının sonucunun da Fatsa gibi olacağını vurgulayan Özbucak, Gürgentepe’de bulunan Kurşunçal ormanları ve Perşembe yaylalarının da yapısının bozulacağına işaret etti.

“ŞİRKETLERİN ÖNÜ AÇILACAK”

Torba yasa ile maden ve enerji alanında yapılmak istenen değişikliklere de değinen Özbucak, şunları söyledi: “Torba yasa komisyon toplantıları sırasında AKP milletvekili bir konuşma yapıyor, ‘biz Nisan ayından beri şirketlerin önündeki engelleri kaldırmak için çalışıyoruz’ diyor. Yani bu maddelerin meclisten geçmesi ile birlikte Fatsa gibi yerlerdeki işlemler daha hızlı olacak, şirketler ruhsat parası ödemeyecek. Ruhsat süreleri dolsa bile çalışmalara devam edebilecek. Ruhsat alanı dışında geçici çalışmalar yapabilecek. Ama bu geçici çalışma 1 yıl mı, 2 yıl mı belli değil, ucu açık olacak. Yurtdışında cumhurbaşkanlığının kurdurduğu Türkiye Petrol Anonim Şirketleri, BOTAŞ gibi şirketler Türkiye’deki yasalardan muaf olarak çalışma yapabilecek.”

Tolga Güney / Evrensel
18.11.2020

Diğer Yazılar