//allset wp-kinit Karadeniz İklim Eylem Planı’ndan Karadenizlilerin haberi var mı? | Karadeniz İsyandadır

Karadeniz İklim Eylem Planı’ndan Karadenizlilerin haberi var mı?

Türkiye’nin AKP iktidarları döneminde kalkınma, büyüme adı altında uygulamaya koyduğu ekokırım projelerinin en büyük tahribatı yarattığı yerlerden biri hiç şüphesiz Karadeniz Bölgesi. Özellikle Doğa Karadeniz Bölgesi, dünyada eşi benzeri olmayan doğal güzellikleri, endemik bitki örtüsü ve jeolojik yapısı, fauna ve florası ile bütünleşik bir yapıda, tarihi ve coğrafi konumu gereği dünya genelinde koruma öncelikli 200 alan arasında bulunuyor.

Maalesef, talan, beton ve rant projelerinin tahribatından misliyle nasibini almış olan Karadeniz Bölgesi, suyun, ormanın, vadinin, yaylanın, dağın taşın topyekün doğal varlıkların nasıl metalaştırılarak ticarileştirildiğine çok hazin ve çarpıcı örnekler barındırıyor. Burada siyasal iktidarın yasal düzenlemelerle kapısını açtığı talan ve rant projelerinden yerel ya da çokuluslu şirketlerin nemalandığı kadar bölge insanının da bu talan düzenine ayak uydurduğunu söylemek lazım.

Haziran ayında Karadeniz Bölgesi, aşırı hava olaylarıyla karşı karşıya kaldı. Trabzon Araklı’da aşırı yağış, sel ve taşkınlar 10 kişinin ölümüne neden oldu. Ayrıca heyelanlar meydana geldi. Yapılan araştırmalarda, Karadeniz’de son 40 yıldır haziran ayı ortalaması 19 derece civarında olan deniz suyu sıcaklığının bu yıl 26 dereceye yükseldiği tespit edildi. 

Uzmanlar, mevsim normallerinin üzerinde seyreden deniz suyu sıcaklığı ile ısınan suyun yükselerek atmosferin dengesini bozduğu ve oluşan lokal şiddetli yağışlarla birlikte can ve mal kayıplarına neden olan sel ve heyelanları tetiklediğini belirtiyor.

Karadeniz için harekete geçmek şart ama nasıl?

Geçen hafta Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum, Trabzon, Rize, Samsun, Giresun, Ordu ve Artvin illerini kapsayan 15 maddelik “Karadeniz Bölgesi İklim Değişikliği Eylem Planı” açıkladı. 

Kurum, dere yataklarında yer alan binaların tespit çalışmalarının başlandığını, bunlar için kamulaştırma ve taşıma sürecinin planlanacağını belirterek, dere yatağında bulunan ve iklim değişikliği nedeniyle risk altında olan, acil ve öncelikli taşınması gereken 1950 adet bina tespit ettiklerini, buralarda yaşayan 2000 aileyi, kentsel dönüşüm kapsamında yapacakları konutlara taşıyacaklarını söyledi.

Bakan, ayrıca riskli bölgelerdeki kamu binalarının da taşınacağını, bu bölgelerde bundan böyle inşaat faaliyetlerine izin verilmeyeceğini kaydetti.

15 maddelik eylem planında yer alan hedefler şöyle:

1 – Mekânsal strateji planı ve bütün ölçeklerdeki mekânsal planlar iklim değişikliği parametreleri dikkate alınarak hazırlanacaktır.

2 – Trabzon, Rize, Ordu, Giresun, Artvin ve Samsun illeri öncelikli olmak üzere dere yataklarında yer alan binalar tespit edilecek ve uygun alanlar için kamulaştırma ve taşıma süreci planlanacaktır.

3 – Yüksek heyelan riski bulunan bölgelerde yer alan binalar tespit edilerek uygun alanlara taşınacak ve bu bölgelerde inşa faaliyetlerine izin verilmeyecek.

4 – Yerel yönetimler uhdesindeki ekonomik ömrünü tamamlamış veya yetersiz kesit genişliğine sahip köprülerin önceliklendirme yapılarak kaldırılması için tespit çalışmaları yapılacaktır.

5 – Karadeniz Sahil Yolu’nun yağış sularının denize ulaşmasına engel olan bölümlerinde menfezlerin kapasitesi artırılacaktır.

6 – Karadeniz Sahil Yolu’nda ve risk altında olan karayollarının altyapısının belli noktalarında ani oluşan taşkınların denize iletilmesini sağlayan su hatları ve tüneller oluşturulacaktır.

7 – Dere yataklarının doğal yapısının bozulmaması için bölgede faaliyet gösteren tesislerde denetimler sıklaştırılacak.

8 – Kamu hizmeti veren binaların aşırı iklim olaylarından daha az etkilenecekleri şekilde kent planlarında yer seçimleri yapılacaktır.

9 – İklim değişikliği ve etkileri konusunda yerel yönetimlere düzenli eğitimler verilecektir.

10 – Yağış suları ve kanalizasyon suları ayrık sistem haline dönüştürülecektir.

11 – İçme suyu, atıksu arıtma ve atık depolama gibi kritik altyapı tesislerinin afet risk analizleri yapılacaktır.

12 – Doğal afet riski taşıyan alanlarda can ve mal güvenliği açısından erken uyarı sistemleri konusunda ilgili kurumlarla koordinasyon sağlanacaktır.

13 – Bölgedeki yapılaşmada enerji verimli, iklim duyarlı ve ekolojik özellikli yerel yapı malzemelerinin kullanımı özendirilecek ve yaygınlaştırılması desteklenecektir.

14 – Bölge genelinde yol yapımında geçirgen materyaller kullanılması teşvik edilecektir.

15 – Atıkların dere yataklarında ilave yük oluşturmaması için bölgede atık yönetimi ve sıfır atık uygulamaları yaygınlaştırılacak.

Bu 15 maddeyi buraya çok beğendiğim için almadım, bilakis nasıl içi boş olduğunu göstermek için sıraladım. 

Zaten olması gerekenleri, zaten yapılıyor olması gerekenleri alt alta sıralayınca böyle bomboş bir liste meydana gelmiş. Zaten kağıt üzerinde de kalmaya mahkum maddeler…

Şayet yapılabilirse o da tabii, dere yataklarının boşaltılması dışında dişe dokunur hiçbir şey yok. 

“Karadeniz Sahil Yolu’nun yağış sularının denize ulaşmasına engel olan bölümlerinde menfezlerin kapasitesi artırılacak” maddesi, saçmalığın dik alası, zira iş yol yapılıp bittikten sonra Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu Karadeniz Sahil Yolu’nun imar planlarını iptal etti. 

Ama plansız kalan yolu yıkmak mümkün değil. Yapılabilirse yolu tamamen ortadan kaldırmak gerek, bunu süslü cümlelerle makyajlanarak çözmeniz zor demiyorum imkansız…

Karadeniz otoyolunun kıyı şeridinin güneyinden tünel ve viyadüklerle yapılacağının daha az maliyetli olacağı uzmanlarca söylenmiş olmasına rağmen inatla bu yol yapıldı. İnsanların denizle olan bağı kesildi, akarsular beton tünellere hapsedildi, sürekli çöken bu otoyolla kazalara davetiye çıkarıldı.

Hatta bununla ilgili dönemin Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın itirafı da mevcuttur. Yıldırım, “Yanlış bir projeydi ama yapmak zorundaydık. Bunu şimdi rahatlıkla söyleyebiliyorum. 700 trilyonun üzerinde bir meblağ harcanmıştı. Bitirilmesi gerekiyordu” demişti.

“Yüksek heyelan riski bulunan bölgelerde yer alan binalar tespit edilerek uygun alanlara taşınacak” maddesi adı öyle konmasa da, artık bize gına gelen bir nevi kentsel dönüşüm projesi.  

Bakan Kurum, Karadeniz’le ilgili eylem planı açıklarken aynı gün, Karadeniz Bölgesi’nde sekiz ilin yaylalarını birbirine bağlayacak 2 bin 600 kilometre uzunluğundaki Yeşil Yol Projesi’ne karşı bölgedeki yurttaşların çevre düzeni planına karşı açtığı dava reddedildi. 

Bakan gündemi ne kadar takip ediyor bilemiyorum, Yeşil Yol güzergahındaki yaylalar tanınmaz hale getiriliyor, ormanlar kesilerek yollar açılıyor, yaylalara beton dökülüyor, yaylalara inşa edilen evlerle kent ölçeğinde yeni yerleşim alanları açılıyor. 

Karadeniz için gerçekten bişey yapılmak isteniyorsa bu projenin derhal durdurulması ve iptal edilmesi gerekiyor. 

Ama niyet başka, bunların hepsi göz boyama, hep bir şeyler yapıyormuş gibi görünme çabası…

Buradan özellikle Doğu Karadeniz’in esas sorunları neler ve hangi alanlarda acil çözümler bulunması gerekiyor, size aktarayım:

Örneğin, HES’lerde üretilen elektriği insanlara nasıl ulaştıracaksınız? Bölgedeki en büyük sorunlardan biri yüksek gerilim hatları. Yüksek gerilim hatları, dereden suyu alıyor, tünellerle taşıyıp ekosistemle bağını koparıyor, suyu tekrar dereye geri veriyor.

Derelerin Kardeşliği Platformu Üyesi ve gazeteci Ömer Şan’ın aktardığına göre, 2002-2007 arasında bölgede 15 bin 300’ün üzerinde kanser vakası tespit ediliyor. 2009-2012 arasında da Sağlık Bakanlığı istatistik tutuyor, ancak 2012’den sonra kanser vakalarıyla ilgili resmi herhangi bir veri kamuoyuna açıklanmıyor. 2007’de açıklanan veriden sonra İTÜ’den bir grup bilim insanı yüksek gerilim hatlarının o bölgedeki kanser vakalarına ve ekosisteme etkileriyle ilgili 2.5 yıl süren bir araştırma yapıyor.

Artvin’den Giresun’a kadar 250 kilometrelik bir hattın 600 metre sağında ve solunda ekosistemin olumsuz etkilendiği şeklinde rapor tutuluyor. Bölgedeki 558 su numunesinde kanserojen etkili ağır metaller var mı yok mu diye bakılıyor. 103’ünde arsenik, 290’ında kurşun, 306’sında selenyum tespit ediliyor. Dünya Sağlık Örgütü’nün neredeyse limit değerlerinin iki katı yüksekliğinde.

Diğer yandan, Yeşil Yol çalışması devam ederken, o projenin güzergahında çeşitli maden arama projeleri, siyanürlü altın madenciliği çalışmaları yapılıyor.

Geçtiğimiz haftalarda AB Radyolojik Ölçüm Merkezi verilerine göre, Ordu-Artvin arasındaki alanlar radyasyona maruz bölge olarak gösterildi. Gerçek zamanlı radyoaktivite seviyeleri Trabzon’la birlikte Rize, Artvin-Hopa ekseninde de tehlikeli seviyede seyrettiği görüldü.

Önceki ay, bölgedeki maden arama ve çıkarma çalışmalarına karşı mücadele eden gazeteci Osman Güvenalp, Ordu, Giresun, Trabzon, Rize ve Artvin’de önemli oranlarda radyasyon ölçümleri tespit edildiği ileri sürmüştü. Özellikle Şebinkarahisar bölgesinde 300 ton rezervli uranyum yatakları ve bu rezervin olduğu bölgede patlamalı faaliyet sürdüren maden şirketi bulunduğuna dikkat çeken Güvenalp, “Diğer bir husus, patlamalardan kaynaklı radyoaktif radon gazı çıkışlarıdır. Bu patlatma faaliyetleri Karadeniz Bölgesi’nde sıkça yapılıyor ve bu rezervler üzerindeki patlamalar şüphelerimizi bu noktaya çekiyor” demişti.

Geçen ay Ordu-Giresun arasındaki hareketlilik, bu kez Trabzon, Rize, Hopa arasında görülmeye başlanırken; bölgenin uranyum rezervleri üzerindeki taş ocakları, maden arama çıkarma ve Yeşil Yol çalışmaları, HES’lerdeki dinamitle patlatma çalışmaları da yöre halkına endişe veriyor.

Ordu Valiliği bir açıklama yaparak, yapılan ölçümlerde normalin altında çıktığını belirtti. Ömer Şan, “Bu bölge zaten Çernobil felaketini yaşamış bir yer, bu konuya hassas bir bölge. Burada neyle karşı karşıya olunduğunu ortaya koyacak araştırmaların ve açıklamaların yapılması gerekiyor” diyor.

Sonuç olarak, Karadeniz için yapılması gerekenler bellidir, her türlü madencilik, taş ocağı faaliyetleri, HES projeleri iptal edilmelidir, yaylaların betonlaşmasına yol açacak projelerden derhal vazgeçilmelidir, dere yataklarında daha fazla yapılaşmaya izin verilmemelidir, bölgenin fauna ve florasını koruyacak tedbirler alınmalı, yerel tarım desteklenmelidir. Havzaları, vadileri, akarsuları, yaylaları, dağları kendi haline bıraksak bile yeterlidir…

artigercek.com/ 14.07.2019

Diğer Yazılar