Çetin Koçak
Jeofizik Yüksek Mühendisi
Artvin ve çevresi, eldeki verilere göre, oldukça köklü ve zengin uygarlıkların yaşandığı bir bölge olduğunu gösteriyor. Artvin, Türkiye’nin kuzeydoğu köşesinde olup Karadeniz’e kıyısı bulunan bir ilimizdir. Doğusunda Ardahan, batısında Rize, kuzeyinde Gürcistan, güneyinde Erzurum ile komşudur. Merkez ilçesi ile 8 ilçeden oluşmaktadır. 2016 yılındaki sayıma göre Artvin il nüfusu, 168.000, merkez nüfusu, 35.000 olup Anadolu halkının büyük bölümü gibi Artvinli de eğitim ve çalışmak amacıyla memleketinden ayrılmak zorunda kalmıştır. Halkının okuma yazma oranı ve eğitim düzeyi Türkiye ortalamasının oldukça üzerindedir. Yapılan ilk nüfus sayımlarına göre bu günkü merkez nüfusunun 6 katından, il nüfusunun da 4 katından daha fazla Artvinli il dışında, çoğunlukla büyük şehirlerde ve yurtdışında ikamet etmektedir. Ancak il dışındaki Artvinlilerin en önemli hassasiyeti, Artvin halkının bir parçası olma özelliğini gururla sürdürmesidir. En büyük özlemi de köyünü, akrabalarını görmek, yaylalarına çıkmak, festivallere katılmak, tatillerini, emekliliğinin bir bölümünü memleketinde geçirmektir.
Bu anlamda CERATTEPE; Artvin halkının nefes aldığı, coşkuyla, tutkuyla yaşadığı, Türkiye’nin her tarafından Artvinlilerin, yurttaşların, geldiği, görmek istediği, festivallerin düzenlendiği, eşsiz güzelliklerin ortasında olan ve civarında Artvin’in içme suyu kaynakları bulunan bir yurt köşesidir. Turizm bakımından da geleceği çok parlak olan, endemik bitki türlerini ve yaban hayatı, milli parklarımızı, Artvin ilini etkileyecek bir konumdadır. Bu özellikleriyle, şehir merkezinden kuş uçuşu olarak yaklaşık 4 km uzakta ve 1.700 m yükseklikte bir zirvede bulunan CERATTEPE, Artvin’in can damarıdır.
CERATTEPE’ nin altında ekonomik olduğu belirtilen, altın, gümüş ve bakır cevheri bulunmaktadır. Ancak yapılan değerlendirmelere göre; CERATTEPE’ nin konumu nedeniyle, bu günkü teknolojiyle, doğaya, yakınındaki milli parkına, su kaynaklarına, Artvin iline onarılamaz ve kalıcı zarar vermeden bu cevherin ekonomiye kazandırılması mümkün değildir.
Üretilmesi planlanan altın ve bakır madeni işletmesi için verilen ruhsat sahasının içerisinde; “Artvin Kafkasör Turizmi Koruma ve Geliştirme Bölgesi”, ormanlık alan, ağaçlık karakteri korunacak alanlar, kentsel yerleşim alanı yer almaktadır. Maden çalışmalarının yapılacak alanın tamamı ormanla kaplıdır. Ruhsat sahasının hemen batısında, ruhsat alanı sınırına en yakın noktası yaklaşık 660 m kuzeybatıda bulunan ve yasayla korunması zorunlu olan milli parklarımızdan “Hatila Vadisi Milli Parkı” yer almaktadır.
Müteahhit şirketin, yeraltı üretim yöntemiyle bakır üretimi projesine göre yeraltı maden işletmesi nedeniyle 50300 ağaç kesileceği bildirilmişken, altın, gümüş, üretimi için çok daha geniş alanda yapılacak olan açık işletme nedeniyle kesilecek ağaç sayısı ise bildirilmemiştir.
Bütün bu faaliyetler, Artvin’in yeraltı suyu kaynaklarının bir bölümünün kaybolmasına sebep olabileceği gibi birçok kaynağı da kullanılamayacak şekilde olumsuz etkileyebilecek, yöredeki bitki örtüsü ve güzellikler zamanla yok olacaktır.
1998 ve 2004 yıllarında yapılan kapsamlı çalışmalarda, bölgenin heyelan açısından da riskli bir bölge olduğu, madencilik faaliyeti sırasındaki patlatmaların bu heyelanları tetikleyeceği saptanmıştır. Heyelanlar, morfolojik yapıyı bozduğu gibi yakınındaki yeraltı su kaynaklarını olumsuz etkileyebilen doğal afetlerdir. Ayrıca, Kafkas Üniversitesi Artvin Orman Fakültesinin Akademik Genel Kurulunun 18.04.2006 tarihinde toplanarak oybirliği ile aldığı ve “Fakülte Görüşü” olarak kabul ettiği rapora göre, CERATTEPE’ de madencilik faaliyetinin durdurulmasının kamu yararına uygun olduğu belirtilmiştir.
İşin bildirilmeyen daha olumsuz tarafı ise üst kotlardaki altın, gümüş cevherini çıkarmak için çok daha geniş alandaki açık işletmeyle yapılacak doğa katliamı ve bu açık işletmenin devamıyla fiili gerçeklik gerekçesiyle üst kotlardaki bakır cevherinin de açık işletmeyle çıkarılabileceği durumudur. Bir diğer bilinmesi gereken durumda, 14 yıl olarak belirtilen toplam proje süresinin, madencilikte öngörülemeyen nedenler ileri sürülerek, çok daha uzun süreceği gerçeğidir.
Artvin halkı bu gerçekleri bu günden görerek can havliyle mücadelesini sürdürmektedir. Bu mücadeleye, yurdun dört köşesinden ve yurt dışından destek gelmesi, il dışındaki Artvinliler kadar doğa dostlarının da konuyu sahiplenmesi, aslında toplum bilincinin gelişmesi ve demokrasi bakımından övünülecek bir durumdur. Bu nedenle de devletin, bu mücadelelere, halkın gösterdiği protestolara, anlayışla yaklaşması beklenir.
Diğer taraftan eldeki veriler; cevherin ekonomik büyüklüğünün Türkiye için ihmal edilebilir boyutta olduğunu gösteriyor. CERATTEPE’ de yapılacak madenciliğin Artvin halkına vereceği zararın boyutu ise karşılanamayacak kadar büyük olacaktır.
Aslında bu gerçeği Türk Adaleti de görmüş ve bu konularda en yüksek mahkeme olan Danıştay, iki kere CERATTEPE’ de madencilik faaliyeti yapılamaz kararını vermiştir. Peki, nasıl olurda iki kere burada madencilik yapılamaz kararı veren bir yüksek yargı üçüncüsünde yapılabilir kararı verebiliyor. O zaman önceki bilirkişi heyeti raporları ve halkın haklı yakınmaları hiçe sayılarak karar veren adaletin toplum nezdinde güvenilirliği kalabilir mi?
Devlet, yazılan bilimsel raporlar ve alınan kararlar ışığında Cerattepe’ nin Artvinli için yaşamsal önemini anlamalı ve Artvin halkının yanında olmalıdır. Aksi halde yapılacaklar, yeraltı kaynaklarının değerlendirilmesinden çok Artvin halkının cezalandırılması olarak algılanır ki bunun ağır sosyolojik ve siyasal sonuçları olabilir.
Birgün/10.04.2018