Bartın’ın Amasra ilçesinde Hattat Holding tarafından hayata geçirilmek istenen termik santral projesinin yakınında bulunan zeytin ağaçlar köylülerin itirazlarına rağmen 25 Aralık Pazartesi günü sabah saatlerinde budanarak başka bir alana taşındı.
Bartın Platformu üyeleri bugün Gömü ve Tarlaağzı köyünün yakınlarında bulunan zeytinlik alana giderek basın açıklaması yaptı.
Bartın Platformu adına basın açıklaması yapan Prof. Dr. Erdoğan Atmış ise “Yapılmak istenen Hema Termik Santrali’ne ait ÇED başvurusu, seçilen yerin yanlış olduğu gerekçesiyle daha önce 5 kez iptal edilmiştir. Buna rağmen tekrar yapılan başvuru, 2016 yılının Ekim ayında usulsüz bir şekilde olumlu sonuçlandırılmıştır. Bu ÇED raporunda termik santralin yöre ekonomisi, çevre ve insan sağlığı üzerinde yapacağı olumsuz etkiler göz ardı edilmiş, ya da bu etkilerin termikçi şirket tarafından giderileceği beyan edilmiştir. Şirketin termik santralin önünde engel olarak görülen 139 zeytin ağacını katletmek için başvurduğu bu usulsüz yöntemler, termik santral inşa ve işletme sürecinde gerçekleştireceği diğer usulsüzlüklerin göstergesidir. Yarın yöre ekonomisi, çevre ve insan sağlığı üzerinde oluşacak zararlara izin vermemek için yörenin geleceği şirketin ellerine bırakılmamalıdır.”dedi.
Zeytinlik alanın öncesi ve sonrası
Yapılan basın açıklamasının tam metni.
ZEYTİN AĞAÇLARININ İZİNSİZ KATLEDİLMESİNE
GÖZ YUMAN SORUMLULAR
HESAP VERMELİ
Üç gün önce Amasra’nın Gömü köyünde büyük bir trajedi yaşandı. Hattat Holding; yapmak istediği termik santralin önünde engel gördüğü 7 dekarlık arazide bulunan 50’li yaşlardaki 139 adet zeytin ağacını, yöre halkının tüm itirazlarına rağmen, “bu ağaçları daha verimli olacakları yere taşıyacağız” yalanıyla 1 günde yerle bir etti. Bilindiği gibi 3573 sayılı “Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılandırılması Hakkındaki Kanun”a göre zeytinlik sahalarına 3 km. yakınında değil termik santral, herhangi bir bacası tüten sanayi tesisi yapılamıyor. Katledilen bu zeytin ağaçları Hattat Holding’in kurmak istediği termik santrale sadece birkaç yüz metre mesafedeydi. Gömü köyünden bir şahısa ait olan bu arazi köy muhtarı tarafından zeytinlik olarak tescil edilmek istenmişti. Fakat köy muhtarı, Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü tarafından üç ay kadar oyalandıktan sonra, başvurudan sonra çıkarılan (03.11.2017 tarihli) bir bakanlık talimatına dayandırılarak bu tescil için dekarda en az 28 zeytin ağacı bulunması gerektiği, bu arazide ise dekarda 22 zeytin ağacı olduğu gerekçe gösterilerek bu arazi zeytinlik olarak tescil edilmemişti. Bu gelişmeden sonra Hattat Holding arazi sahibine gerçek değerinin oldukça üzerinde para teklif ederek bu sahayı satın aldı ve bir hafta içinde zeytin ağaçlarını yok etti.
Katliamın yapıldığı gün henüz dört ağaç vahşice budanmışken ve hiç ağaç sökülmemişken sahaya gelerek; “Bu zeytin ağaçlarını sökmek için; 3573 sayılı kanunun 20. maddesinde geçen Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın fenni gerekçeye dayalı iznini aldınız mı? Bu izinde bakanlığa bağlı araştırma enstitülerinin ve mahalli ziraat odasının uygun görüşü var mı? Bu izni almışsanız bu alana sahip olduğunuz sadece bir hafta içinde bunu nasıl becerdiniz? Söküm sırasında aranızda bir yetkili bir ziraat mühendisi var mı?” diye sormuştuk. Şirket yetkilileri, gerekli izni aldıklarını ve aralarında ziraat mühendisi olduğunu söylemiş, fakat izin diye ellerindeki dosyayı uzaktan göstermiş, sahada o an sahada bulunan herhangi bir ziraat mühendisini ise gösterememişti.
O gün bu yapılan işlemin usulsüz olduğunu söyleyerek, durdurulmasını istemiştik. Hatta söküm işlemi başlamadan Amasra Kaymakamlığı’na yapılan çalışmanın usulsüz olduğu gerekçesiyle durdurulması isteğiyle bir dilekçe vermiştik. Kaymakamlık bu dilekçeyi Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü’ne sevk ederek yapılan bu usulsüz işleme seyirci kaldı. Daha sonra bulunduğumuz arazinin Hattat’ın özel arazisi olduğu gerekçesiyle jandarma tarafından sahadan çıkarılmamız istendi. Biz de güvenlik güçlerimizle karşı karşıya kalmamak için köylülerle birlikte sahadan ayrılmak zorunda kaldık. Biz sahadan ayrılır ayrılmaz sahaya kato sokularak bütün zeytin ağaçları yerle bir edildi.
Bizim yapılan sökme ve taşıma işleminin usulsüz olduğunu bildirmemiz üzerine şirket kamuoyuyla Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı İzmir Bornova Zeytincilik Araştırma Enstitüsü Müdürü Dr. Ünal Kaya imzalı; “… şirketiniz tarafından taşınması düşünülen zeytin ağaçları Kurumumuza getirildiği takdirde kabul edilecektir.” ifadesini içeren 19.12.2017 tarihli bir yazı paylaştı. Bu yazının ilgi kısmında bu kuruma şirket tarafından 18.12.2017 tarihinde başvurulduğu yazmakta. Yani kurum şirketin istediği görüşü sadece 1 gün içinde vermiştir. Devlete ait bir araştırma kurumu bu yazıyı hangi incelemelerden sonra sadece bir gün içinde verebilmiştir? Acaba arazinin mülkiyeti termikçi şirkete geçmeden önce zeytincilik araştırma enstitüsü mülkiyeti bir başka kişide olan bu sahada gayrı resmi inceleme mi yapmıştır? Bu kurumun zeytin ağaçlarınızı kabul ederiz yazısı zeytin ağaçlarını bir yerden başka bir yere taşımak için yeterli midir? Zeytin Kanunu’nun 20. Maddesindeki taşıma ile ilgili hükümleri yerine getirebilmekte midir?
Biz bu sorularının yanıtını ararken; zeytin katliamından bir gün sonra 25. 12. 2017 tarihinde Gıda Tarım Hayvancılık İl Müdürlüğü yetkililerinin; zeytin katliamının yapıldığı bu sahaya geldiğini ve yapılan kesme, budama, sökme ve taşıma işleminin usulüne uygun olarak yapılmamış olduğunu, bu katliamın gereken izinler alınmadan yapıldığını, bu usulsüz işlem için para cezası uygulayacaklarını açıkladıklarını öğrendik. Bizim uyarılarımızı dinlemeyen, hatta bizleri devletin güvenlik güçleriyle karşı karşıya getiren devlet yetkilileri bizlerle ve temsil ettikleri makamla dalga mı geçmektedirler? Böyle bir katliama nasıl göz yumabilmişlerdir? Bu katliamın para cezasıyla geçiştirileceği öngörüsüyle termikçi şirketle birlikte işbirliği içinde mi olunmuştur? Bu sorularımızın ilgililer tarafından kısa süre içinde yanıtlanması gerekmektedir.
Buradan halkımıza ve yetkililere bir hatırlatmamız daha var. Yapılmak istenen Hema Termik Santrali’ne ait ÇED başvurusu, seçilen yerin yanlış olduğu gerekçesiyle daha önce 5 kez iptal edilmiştir. Buna rağmen tekrar yapılan başvuru 2016 yılı ekim ayında usulsüz bir şekilde olumlu sonuçlandırılmıştır. Bu ÇED raporunda termik santralin yöre ekonomisi, çevre ve insan sağlığı üzerinde yapacağı olumsuz etkiler ya göz ardı edilmiş, ya da bu etkilerin termikçi şirket tarafından giderileceği beyan edilmiştir. Hattat Holding’in termik santralin önünde engel olarak görülen 139 zeytin ağacını katletmek için başvurduğu bu usulsüz yöntemler, termik santral inşa ve işletme sürecinde gerçekleştireceği diğer usulsüzlüklerin göstergesidir. Yarın yöre ekonomisi, çevre ve insan sağlığı üzerinde oluşacak bütün zararlara izin vermemek için, yörenin geleceği Hattat Holding’in ellerine bırakılmamalıdır.
Bizler Bartın ve Amasra halkı olarak; termik santral aleyhine açmış olduğumuz ÇED iptal, Çevre Düzeni Plan Değişikliği iptal ve lisans iptal davalarının lehimize sonuçlanacağına inanıyoruz. Bütün usulsüzlüklere, algı oluşturma çabalarına, karalama propagandalarına rağmen mücadelemiz Amasra’yı termik santral belasından kurtarana kadar devam edecektir. Halkımızdan beklentimiz yaşadığı yere sahip çıkmaya şimdiye kadar yaptığı gibi devam etmesidir.
Kamuoyuna saygılarımızla.
BARTIN PLATFORMU
(28 Aralık 2017)