Sinop’ta yeni bir Çernobil yaşanmasın diye: Mücadeleye devam

Sinop’ta kurulmak istenen Türkiye’nin ikinci nükleer güç santraline karşı verilen mücadele sürüyor. Nükleer santrale karşı verilen mücadeleyi, Sinop Nükleer Karşıtı Platform üyelerinden dinliyoruz.

2013 yılında Japonya ve Türkiye taraflarının imzaladığı iş birliği anlaşmasıyla Sinop İnceburun – Abalı köyü mevkiinde Nükleer Güç Santralı (NGS) projesinin gerçekleştirilmesi için gerekli başvurular yapılmıştı.

2018 yılında Japonya hükümetinin projeden vazgeçeceği kamuoyunda konuşulmaya başlandı. Konuyla alakalı Türkiye tarafından resmi ilk açıklama Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından, G-20 zirvesi için bulunduğu Japonya’da verdiği bir demeçte geldi. Erdoğan “maliyet ve zaman” uyuşmazlığı sebebiyle Sinop Nükleer Santrali projesinin durdurulduğunu açıkladı.

Japonya’nın anlaşmadan çekilmesi ve Erdoğan’ın açıklamalarına karşın, Sinop’ta nükleer santral için yürütülen Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) süreci sonlandırılmadı.

Erdoğan’ın açıklamaları

11 Eylül 2020 tarihinde Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından projeye ÇED Olumlu kararı verildi. Bu karara ilişkin açılan dava 28-29 Mart 2022 tarihlerinde Samsun Bölge İdare Mahkemesi’nde görüldü. ÇED Olumlu kararının iptali üzerine açılan davanın reddedilmesi üzerine nükleer karşıtları, davayı Danıştay’a taşıdı.

Sinop Nükleer Karşıtı Platform (NKP) ve bileşenlerinin nükleer santrale karşı yürüttükleri hukuki süreç devam ederken, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan, 29 Eylül 2021 tarihinde Soçi’de Putin ile yaptığı görüşmede nükleer santral konusunun da gündeme geldiğini aktardı. Erdoğan “Sayın Putin’le ‘İkinci ve üçüncü nükleer santrali birlikte yapabilir miyiz?’ diye görüştük,” dedi.

19 Ekim 2022 tarihinde ise artık malumun ilamı gerçekleşti ve Rusya Devlet Atom Enerjisi Kurumu Rosatom’un Genel Müdürü Aleksey Lihaçev, Türkiye ile Sinop’ta nükleer güç santrali inşa edilmesine yönelik müzakerelere başladıklarını açıkladı.


Japonyalıların kullandığı şantiye binası.

Kayalık yerine bariyer ve duvar

Sinop Nükleer Karşıtı Platform üyesi Zeki Karataş ile santralin yapılması planlanan Türkiye’nin en kuzey noktasında, İnceburun mevkiinde buluşuyoruz.

Zeki Karataş uzun yıllardır nükleer santrale karşı verdikleri mücadeleyi anlatırken İnceburun’daki kayalıkları gösteriyor:

“Santralin yapılması planlanan yer burası. Kayalıklar santrali koruyacak seviyede olmadığı için Japonlar burada tsunamiyi önlemek adına, özellikle Fukuşima sonrasındaki yaşanmışlıklardan ötürü; duvar, bariyer ve dalgakıran yapmayı planlıyorlar. Proje bu şekildeydi ama şu an Japonlar yok. Ortada hiçbir şey yok. Ancak davamız sürüyor.”

275 soruna rağmen devam

Dava süreci hakkında bilgi veren Karataş:

“Mahkeme bilirkişilerinin, yaklaşık 275 tane soru işareti olan ve burada nükleer santral yapılmaması gerektiğini ifade eden raporlar olmasına rağmen mahkeme bu davayı bu şekliyle kabul etti. Bizim talebimizi reddetmiş oldular. Şu anda bu süreç Danıştay’a taşınmış durumda. Ayrıca bir davamızda, 1/100.000’lik ve 1/25.000’lik Çevre Düzeni Planları için açmış olduğumuz davalar var. Bu davalarla alakalı Danıştay bilirkişi atanmasını kararlaştırdı. Aralık veya Ocak ayı içerisinde bilirkişilerin geleceğini düşünüyoruz.”

Sahibinden satılık ÇED

Karataş, “Japonlar gittiyse, neden nükleer santral davası görülüyor?” sorusunu hem çok duyduklarını hem de çok sorduklarını aktarıyor:

“Son iki aydır, Sinop NGS’nin yapımıyla ilgili konu Akkuyu nükleerle birlikte masaya altın tepsiyle sunuluyor. Sayın Cumhurbaşkanı bunu Putin ile görüşüyor. Rosatom’un genel müdürü Sinop nükleer konusunu Türk iş insanlarıyla konuşuyoruz diyor. Artık bu süreç bir çıkmazda. Bizim bildiğimiz yöntemler eğer işleyecek olursa, işi yapacak olan önce bir firma ortaya çıkar. O firma bir ÇED yapar.

“Şu anda düzenlenen ÇED’de ortada bir şirket yok. Şöyle mi düşünüyorlar? Biz ÇED’i hazır duruma getirelim. Bir firma gelir, nükleer santrali yapar. Bu yöntemle bir nükleer santralin hiçbir zaman hiçbir yerde yapılamayacağını biz de biliyoruz, kendileri de biliyor. Sahibinden satılık ÇED diyebiliriz buna. Firması olmayan bir ÇED’in nasıl düzenlenebileceğini bakanlığın inceleme değerlendirme komisyonu toplantısında söyledik.”

İnceburun’da 1 milyon ağaç kesildi

Nükleer santral sürecinde hukuksuzluklar devam ederken son iki yılda, projenin gerçekleşeceği bölgede 1 milyondan fazla ağacın katledildiğini dile getiren Karataş “İlgili kurumlar yerine yenilerini dikiyoruz deseler de tıraşlama yöntemiyle bütün ağaçları kestiler,” diyor.

İnceburun bölgesinde yok edilen ormanı aşarak Sinop merkeze doğru yola koyuluyoruz. Sinop Nükleer Karşıtı Platform Derneği başkanı Mine Batur ile deniz kenarında küçük bir çay bahçesinde buluşuyoruz. Mine Batur aynı zamanda bir tiyatro sanatçısı. Öncesinde Sinop dışında yaşayan Batur, memleketine döndüğünden beri nükleer karşıtı hareketin içerisinde.

Nükleere karşıyız ama…

Mine Batur ile mücadele sırasında yaşanan hukuksuzlukları, devletin ve şirketin halkı kandırmak için yaptıklarını konuşuyoruz. Halkın nükleere karşı olduğunu ancak ekonomik olarak da zor durumda olduklarını anlatıyor Batur:

“Örneğin balıkçılığı ele alalım. Reaktörün soğutulması için denizden su alınması gerekiyor. Reaktör soğutulduktan sonra o suyu denize salacaklar. Bu balıkçılar için iyi bir şey mi? ÇED raporunda yazıyor, sandalla gezerken elinizi suya sokarsanız veya suya girerseniz radyasyona maruz kalınabilir. Bu hem balıkçılığı hem turizmi etkilemez mi? Turizme açılmak istiyor Sinop.

“Benim gözlemime göre turizmciyi de balıkçıyı da göremiyoruz yanımızda. Çünkü hepsinin devletle işleri var, teşvik alıyorlar. Biz bu nükleere karşı yer alırsak, bizim teşviklerimiz kesilir diyorlar. Biz sizi destekliyoruz; ama mücadelenin içerisinde olamıyoruz diyorlar. Halkın yüzde 80’den fazlası nükleere karşı olduğunu söylüyor. Bir de iş imkânı olacak diye isteyenler de var tabii. Bu da ekonomiden kaynaklanıyor malum. Onlara da bir şey diyemiyoruz.”

Nükleerci imam

Nükleer santralle alakalı Abalı köyünde yaptıkları toplantıları aktaran Batur:

“Köye gittiğimizde, köylüler bizlere ‘Nükleer dünyada var, kötü olsa başka ülkeler yapar mı?’ gibi şeylerle karşılaşıyorduk. Kaç tane ülkede santral var, kaçı çalışıyor, kaçı çalışmıyor köylülere imam anlatmış. İmam cuma günleri vaaz veriyormuş meğerse. Herkesi toplayarak nükleerle alakalı bilgiler veriyormuş.”

Mersin Akkuyu Nükleer Santrali’nin inşaat aşamasında olduğu için “Akkuyu yapıldı, Sinop yapılmasın” gibi söylemlerin yanlış olduğunu vurguluyor Batur ve ekliyor: “Ne Akkuyu’da ne Sinop’ta, ne Türkiye’de ne de dünyada nükleer kurulmaması gerekiyor. Çernobil’de yaşadıklarımızı biz biliyoruz.”

İstanbul’un 16 günlük suyu kadar su

Mine Batur’dan sonra Sinop Belediye Meclis Üyesi ve aynı zamanda inşaat mühendisi olan Fuat Aydın ile buluşuyoruz. Nükleer Karşıtı Platform üyesi ve yerel aktivist olduğunu vurgulayan Fuat Aydın, inşaat mühendisi olarak değil insan olarak nükleer santrala karşı olduğunu vurguluyor.

Fuat Aydın, nükleer karşıtlığını üç maddede özetliyor:

“Birincisi çevreye olan etkileri, ikincisi güvenlik gerekçesiyle, üçüncüsü de ekonomik nedenler… Bu üçü sadece Sinop’u değil dünyayı ilgilendiren konular. Çevresel etki deyince insanlar nükleer santral patlaması zannediyor. Oysa nükleer santraller çalışırken de çok büyük tehdit kaynakları. Sinop’a yapılacak olan, o resimlerde gördüğümüz dev kuleli, dev bacalı bir nükleer santral değil.

“Akkuyu ve Sinop’a yapılacak model üzerinden anlatırsam. Burası su soğutmalı bir nükleer santral. Deniz suyu ile soğutulacak. Kullanılacak suyu ifade edeyim. İstanbul gibi bir kentin yaklaşık 16-17 günlük suyunu bir günde denizden alacak verecek. Veya 230 binlik Sinop ilinin, sulama suyu ve kullanma suyu dahil, yaklaşık 2,5 yılda kullanacağı suyu 1 günde deniz ortamından alacak ve geri verecek. Bir başka ifadeyle, iki Kızılırmak debisi ediyor bu su. Bu suyu deniz ortamından alırken, suyu seyreltilmiş bir şekilde klorlayacaklar. 38 derecedeki bu su aynı şekilde deniz ortamına aynı debiyle geri bırakılacak.

Sıcak, klorlu, zehirli su

“Sıcak su bilirsiniz ki oksijensiz sudur, ölüdür. Yani ortama ölü ve sıcak, klorlu ve zehirli bir su bırakılacak. Bunun herhangi bir modeli yok, yani Karadeniz’e ne kadar büyük tahribat yapacağı noktasında araştırma ve elde veri yok. Bu bilgiler, devletin hazırladığı ÇED raporundan aldığımız veriler. Bizzat devletin ÇED raporunda yazıyor. Bu durumda hem balıkçılığa hem de balıkçılık üzerinden sağlanan ülke ekonomisine olumsuz yansıyacaktır.”

Belirsizlik…

Yerel yönetim olarak nükleer santrale karşı olduklarını söyleyen Aydın:

“Belediye yönetimi şu an Cumhuriyet Halk Partisi’nde. İki milletvekilimiz var, Biri CHP’den biri de AK Parti’den. CHP’nin sivil toplum örgütlerinin yanında olduğunu ve nükleer santralle alakalı mücadeleye tam destek verdiğini söyleyebilirim. Belediyemiz de belediye başkanımız da bu konuda desteklerini esirgemiyor. Aynı zamanda davaya da müdahildir ve bizlerle birlikte sokağa da çıkıyor.”

Uzun yıllardır nükleer tehdidi altında olan Sinop, 2023 yılına da nükleer santral gündemiyle girmeye hazırlanıyor.

Hukuksuzluklar ve belirsizlikler arasında Karadeniz’de yeni bir Çernobil olmasın diye mücadeleye devam edecekleri anlaşılıyor.

Ne olmuştu?

Sinop’taki nükleer santral süreci 1990’lı yılların ortasında başlamıştı. Japonya’nın üstlenmesi planlanan santral için görüşülen Japonyalı şirketlerden önce Itochu ardından da yüklenici firma Mitsubishi Heavy Industries “finansman artışı” gerekçesiyle projeden çekildi.

1995 yılında ülkedeki tüm çevre kuruluşlarının davet edildiği Karadeniz Çevre Kurultayı gerçekleştirildi. 2005’te hükümete yakın çevrelerin Fransa’da görüşmeler yaptığını duyan Sinoplular Nükleere Karşı Platformu kurdu. 2006 yılında Türkiye’nin en büyük çevre mitingi nükleere karşı Sinop’ta gerçekleşti.

Japonya basınına yansıyan bilgilere göre 11 Mart 2011’de Fukuşima Nükleer Santrali’ndeki kaza ve sızıntı sonrası, yurtiçi-yurtdışı santrallerin inşasında eski güvenlik protokollerinin değiştirilmesi ve yenilerinin eklenmesi, Sinop gibi projelerinin maliyetlerini büyük ölçüde arttırmıştı.

Japonyalı şirketin çekilmesi üzerine EUAS International ICC Merkezi Jersey Adaları Türkiye Merkez Şubesi “proje üstlenicisi” yapılarak ÇED sürecine başlandı.

Yapımı 20 milyar doları bulan proje için hazırlanan ÇED raporu, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından Eylül 2011’de kabul edildi. 3220 sayfalık bu rapor hakkında açılan davalar ise idare mahkemesi tarafından birleştirildi.

ÇED süreci kapsamında gerçekleştirilmesi gereken halkın katılımı toplantısı Sinop halkının itirazlarına rağmen yapılmış sayıldı. 2019 yılının Aralık ayında Ankara’da yapılan değerlendirme toplantısına ise Sinop’tan katılan sivil toplum örgütleri alınmadı.

Başta Sinop NKP olmak üzere meslek ve çevre örgütleri ve bölge sakinlerinin açtığı davalar yoluyla süren yargı sürecinde, ÇED Olumlu kararının iptali istemiyle açılan dava, 10 gün içinde reddedildi.

Samsun 3’üncü İdare Mahkemesi’nin ret kararı 2022 Nisanı’nda davacılar tarafından Danıştay’a taşındı.

Haber: Bianet – Eren DAĞISTANLI
16.12.2022

Diğer Yazılar