Adalet gecikir ama muhakkak gelir!

Fatsa altın madenini işleten şirketin yöneticileri ve sahipleri “çevreyi kirletmek” suçu kapsamında 11 Nisan 2025 tarihinde 2. kez hakim karşısına çıktı. Duruşma sonrası Fatsa Doğa ve Çevre Derneği bir açıklama yaptı.

Bugün buraya bu toprakların gerçek sahipleri olan köylüleri, tarım emekçileri, fındık üreticileri ve tüm Fatsalılar olarak, dilleri olmayan, doğal yaşamı, ormanı, ağacı, kuşu için hak aramaya dillerine dil olmaya, ses vermeye geldik.

Erzincan İliç felaketinden bildiğimiz üzere Türkiye de işletilen altın madenleri ile ilgili kamuoyuna açıklanan bilgiler ne yazık ki, gerçek bilgilerin, yaşanan dramların ve çevreye verilen zararın üzerini örtmek üzerine kurulmuş durumda;

Fatsa’da olduğu gibi işletilen altın madenlerinin çevreye verdiği geri dönüşümsüz zararlar; artık alınan göstermelik ÇED raporları, alınan “uzman raporları” ile üzeri örtülmeye çalışılmasına rağmen artık gizlenemiyor.

NELER OLMUŞTU ?

2013 yılında ÇED raporu olumlu kararı alan Bahar Madencilik Ltd ve Stratex PLC. Ortaklığında kurulan Altıntepe A.Ş. ye altın işletmesi Ordu’nun Fatsa ilçesinde tüm itirazlara rağmen çalışmaya başladı. 200 ha lık ÇED alanında 10 ha lık liç sahası ve 3.484.000 ton cevher işlenmesi planlanıyordu ve ÇED raporu da buna göre hazırlanmıştı. Altın madeni sıfır deşarj ve atık ile çevreye hiçbir kirliliğe ve zarara neden olmayacağını ÇED raporunda açıkça beyan ediyordu.

2019 yılında Fatsa Doğa ve Çevre Derneği tarafından yapılmış olan akademik çalışma altın madenin çevresel zararlarını ortaya koydu.

Yapılan çalışma;

     Ordu ili Fatsa ilçesindeki siyanürlü altın madeninin yarattığı ağır metal kirliliğinin belirlenmesi  ve siyanürlü altın madenciliğinin yarattığı tahribatı ve mevcut ÇEVRESEL ETKİ DEĞERLENDİRME (ÇED) Raporlarının ne kadar gerçekçi olduğu  ile ilgili , Aralık 2019 tarihinde madenin faaliyete geçtiği Bahçeler Köyü/Mahallesi çevresinden, madenin etrafındaki derelerden, bu derelerin kavuştuğu Elekçi Irmağından; ayrıca Yalıköy ile Ünye arasındaki tüm dere ve ırmaklardan analiz amaçlı toprak ve su örnekleri alınmıştır. Çalışmalarda karşılaştırma yapabilmek amacıyla altın madeninin etkisinin olmayacağı öngörülen yerlerden de referans toprak ve su numuneleri alınarak karşılaştırılmıştır.

Buna göre;

Yapılan çalışmalarda toprak tabakalarında yıllara göre biriken ağır metal kirliliğinin nasıl artığı madenin faaliyeti sonrası ağır metal kirliliğinin tüm çevre için ne boyutlara ulaştığı açıkça ortaya konmuştur. 20 yıl önce sınır değerlerin oldukça altında olan değerler bugün tüm canlılar için hayati risk taşımaktadır. Buna göre ;

Kurşun (Pb) (7 KAT FAZLA)

Yerkabuğunda ortalama 20 ppm düzeyinde olması gereken kurşun değerleri madenin çevresinde 5 ila 7 kat arasında fazla çıkmıştır. Madenin yakın çevresindeki köylerde bu düzey, canlı popülasyonun %50’sini ölümcül düzeyde etkileyebileceği değerlendirilen 110 ppm’den fazla olduğu tespit edilmiştir.

Arsenik (As) (7 KAT FAZLA)

Yer kabuğunda ortalama 13 ppm olan arsenik değeri, madenin yakın çevresinde 6-7 kat fazla olduğu tespit edilmiştir. Kontrol noktalarında 4-8 ppm olan değer maden çevresinde 93 ppm seviyesindedir yani kirlilik 20 katına çıkmaktadır.

Kadmiyum (Cd) (5 KAT FAZLA)

Yer kabuğunda 0.3 ppm olan normal değerlerin, maden çevresinde 5 kat fazlaya kadar eriştiği tespit edilmiştir.

Su değerleri (9000 KAT FAZLA)

Altın madenine yakın çevrede, alüminyum değerlerinin madene uzak yerlere oranla 9000 kat fazla, kadmiyum değerlerinin 100 kat fazla, bakır değerinin 80 kat, demir ve kurşun değerlerinin ise 100 kat fazla olduğu tespit edilmiştir.

Bu kapsamda maden çevresindeki su kaynaklarında ciddi oranda ağır metal kirliliğini olduğunu söylemek mümkündür.

Tahribat

       Madenin faaliyette bulunduğu görece kısa sürede oluşturduğu kirlilik ve tahribatın boyutları dikkate alındığında, ilk etapta madene yakın köyler, sonrasında tüm bölge insanının sağlığı tehdit altındadır. Sırasıyla önce madene yakın bölgelerde sonrasında ise tüm bölge tarımı  ve yine buna bağlı hayvancılık, bal üretimi ve hatta balıkçılık tehdit altındadır. Yer altı ve yerüstü su kaynakları hızlı bir şekilde kirlenmektedir ve Buna bağlı tüm döngülerde kirlilik ve ölümcül riskler kaçınılmazdır

     Ağır metaller suda çözünmüş olduklarından su yoluyla tüm canlılara bitki ve hayvanlara geçmekte ve yine toprakta birikmiş olarak yüzyıllarca kirletici etkilerini sürdürmektedir.

     Birkaç ton dore altın (içinde gümüş, bakır, çinko vs bulunan ve değeri çok düşük ham altın) için milyonlarca ton pasa ortaya çıkmaktadır. Siyanürlü altın madenciliğinde siyanür sadece altını değil toprakta ki diğer ağır metalleri de çözmektedir. Bölge de 1 ton toprak içinde ● 1,5 -2,5 gr/ton Altın ● 1030 gr/ton Arsenik ● 2180 gr/ton Kurşun ● 79,7 gr/ton Çinko ● 3,93 gr/ton Kadmiyum  olduğu Çed raporlarında ifade edilmektedir. İçinden altın alınarak diğer ağır metaller atık olarak bırakılmaktadır. Altın madenciliğinde bu atıklarda oluşan ve çevreye yayılan Asit metal drenajı en büyük kirletici unsurdur.. Raporlar ne yazık ki bu riskin gerçekleşmiş olabileceğine dair emareleri göstermektedir.

       Madenin çalışma metodunun zorunlu bir sonucu olarak ortaya çıkan zehirli atıklar, bir yerde toplanmak zorundadır. Fatsa’daki siyanürlü madenin atık barajı yoktur. Bunun anlamı madenin zehirli atıkları doğrudan aşırı yağış, sel, heyelan ve deprem gibi tüm risklere açıktır. Toprağın asidik yapısı asit metal drenajı riskini daha da artırmaktadır. Fatsa’ya ve denize 9 km uzaklıkta bulunan siyanürlü altın madeninin en yakınında bulunan ırmak  120 bin insanımızın yaşadığı Fatsa ilçesinin içinden geçen Elekçi Irmağı’dır. Yani maden doğrudan Fatsa için risk taşımaktadır. Bu konu çok ciddi ve mutlaka durdurulması gereken ölümcül bir hatadır.

Şeklinde açıklama yapmış ve bu çalışmayı raporlamıştı.

Denetimden sorumlu ilgili kurum olan Ordu Çevre Şehircilik İl Müdürlüğü ve altın madeni işletmesi aynı şeyleri söyleyerek numunelerin alınma yöntemlerinin belli olmadığını, işletmenin her ay düzenli olarak numune aldığını söylüyor ve hiçbir problemle karşılaşılmadığını kamuoyu ile paylaşıyordu ama numune sonuçları kamuoyundan saklanıyordu.

Ordu Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü bu çalışmanın akademik bir çalışma olduğunu ve numune alma yöntemleri dahil hepsinin akademik yönergelere uygun olarak alındığını ve bu çalışmanın akademik bir makaleye dönüşeceğini bilmiyordu.

Prof. Dr Mehmet Aydın önderliğinde yapılmış olan Fatsa da Altın Madenin yarattığı kirlilik üzerine yapılan çalışma uluslararası hakemli bir dergide yayınlandı. Numune alma yöntemleri ve sonuçlar akademik hakem heyeti tarafından onaylanarak;

“Ecological risk assessment of elemental accumulation under the impact of gold mine” (“Altın madeni etkisi altında ağır metal birikiminin ekolojik risk değerlendirmesi- Fatsa Örneği”)“International Journal of Environmental Science and Technology”  (https://doi.org/10.1007/s13762-021-03632-4) adlı akademik çalışma  adlı bilimsel bir dergi de yayınlanmıştı.

Denetimden sorumlu Ordu Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü ve altın madeni işletmesi bu sefer ağız birliği ederek kirliliğin bulunduğunu ama bunun kendilerinden kaynaklanamadığını bölgenin topografik yapısından kaynaklandığını ve bölge de bulunan suların ve toprağında daha önce kirli olduğunu savunuyordu.

Makaleyi ayrıntılı olarak okusalar madenin etki alanı dışında kalan bölgelerde ve su kaynaklarında kirlilik altın madeni çevresine göre karşılaştırılmayacak derece de normaldi. Yani çalışma kirliliğin açıkça madenden kaynaklı olduğunu ortaya koyuyordu.

Ama zaten kimse makale okuma zahmetine girmezdi. Savcılık soruşturması başladığında da aynı savunmayı tekrar etmişlerdi. Kirlilik yok makale de yer alan numuneleri biz almadık geçerliliğini kabul etmiyoruz diyorlardı. Altın madeni işletmesi de aynı şeyleri söylüyordu.

Her şey savcılığın direktifi doğrultusunda Ordu Çevre Şehircilik İl Müdürlüğü ekipleri tarafından numune alınıp yine savcılık gözetiminde laboratuvara gönderilmesi ile değişti. Numuneleri Jandarma nezaretinde Çevre Şehircilik İl müdürlüğü ekipleri tarafından alınmış ve numuneler Tübitak laboratuvarına savcılık gözetiminde gönderilmişti.

Savcılık sonuçları kendi gözetiminde Akademisyenlerden oluşan bir bilirkişi heyetine gönderdi. Sonuçlar yayınlanan makalede ortaya konan kirlilik verileriyle örtüşüyordu.

Bilirkişi sonuç bölümünde;

5 SONUÇ VE KANAATİMİZ:

1-Tüm incelenen dökümanlar ve tarafımıza sunulan yıllar bazında yapılmış olan su analizlerden olaya konu maden ocağı çevresindeki kaynak suları örneklemelerinden, yer altı suları örneklemelerinden, dere suyu örneklemelerinden ve şahıs kuyu suyu örneklemelerinden yola çıkarak farklı lokasyonlardaki noktalarda özellikle alüminyum, arsenik, bakır, demir, kurşun, kadmiyum ve civa parametrelerinin, kimi yerlerde daha fazla kimi yerlerde eser miktarlarda olmak üzere artış gösterdiği tarafımızdan tespit edilmiştir. Bunun sonucunda zamanla bahsi geçen faaliyet çevresindeki sularda ilgili parametreler açısından daha yoğun kirlilik yaşanabileceği kanaatine varılmıştır.

Toprak Kirliliğinin Kontrolü ve Noktasal Kaynaklı Kirlenmiş Sahalara Dair Yönetmelik (TKKNKSDY)’in Ek-1 bölümünde kirletici maddeler için sınır değerler bazında incelendiğinde;

(Savcılık talebine istinaden Ordu Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğünce yaptırılan analiz sonuçları, karşılaştırmalı olarak Tablo-10 da verilmiştir.) Analiz sonuçları ile Yönetmelik sınır değerleri karşılaştırıldığında; Arsenik (As) değeri için numune alınan noktaların tamamında (T-16, T14, T13, T-5, T-6, T-17) ölçülen değerlerin, TKKNKSDY Ek-1’de tanımlanan sınır değerin (0,4 mg/kg) üzerinde olduğu, Kurşun (Pb) değeri için numune alınan noktalardan T-6’da ölçülen değerin, TKKNKSDY EK-l’de tanımlanan sınır değerin (400 mg/kg) üzerinde olduğu, Civa (Hg) değeri için numune alınan noktaların tamamında (T-16, T14, T13, T- 5, T-6, T-17) ölçülen değerlerin, TKKNKSDY Ek-1’de tanımlanan sınır değerin (23 mg/kg) üzerinde olduğu, Diğer kirleticiler açısından sınır değerlerde herhangi bir aşımın söz konusu olmadığı, görülmektedir.

Dolayısıyla Toprak numunelerinde yapılan analizler sonucunda, arsenik, cıva ve kurşun değerlerinin TKKNKSDY EK-l’de tanımlanan sınır değerin üzerinde olduğu ve bu değerlerin toprak kirliliğine neden olabileceği, toprak kirliliğine bağlı olarak bitkilerde büyüme bozukluğu, ürün kaybı ile bitkilerle beslenen insan ve hayvanlara toksik etkileri olabileceği kanaatine varılmıştır.

5-Faaliyet çevresindeki sularda tespit edilen ağır metallerin zamanla konsantrasyonlarının artması düşünülmektedir; bu sebep ile;

İnsan ve diğer canlı metabolizmalarında;

– Tedavisi zor hastalıkların ortaya çıkmasına,

 – Üreme yeteneğinin körelmesine,

-Hayvanların veya bitkilerin doğal özelliklerinin değişmesine;

neden olabileceği olasılık dahilindedir.

Şeklinde durumu özetlemişti.

Savcılık bilirkişisinin raporu ve savcılıkça alınmış numuneler ışığında bağımsız bilirkişilerin yaptığı incelemeler sonucu ortaya konan bilgiler ışığında “altın madeni işletmesinin yönetici ve sahipleri” çevreyi kirletme suçlaması ile yargılanıyor.

 

Elbette gerçeklerin eninde sonunda ortaya çıkmak gibi bir huyu var ve eminiz ki herkes hak ettiğinin karşılığını bulacak….

AMA BİZİM MÜCADELEMİZ BİTMEDİ.

Kurulduğumuz günden bu yana haykırdığımız gibi altın madeni çevreye geri dönüşü imkansız zararlar veriyor ve kamu denetimi yapılmıyor.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Neden bunları söylüyoruz çünkü yaşadıklarımızı biliyoruz;

Yukarıdaki tabloda Maden işletmesinin Mapeg İşletme ruhsatını yenilemek için yaptığı başvuruda üretim yaptığı ve liçlediği cevher miktarı yer alıyor.

Topladığınıza da işletilen cevher 5.001.000 ton ÇED kapasitesi ne kadar 3.480.000 ton

Peki kim denetliyor?

Fatsa da 2013 yılında onaylanan ÇED raporunda ;  Liç sahası; 10 hektar ve liç sahası kapasitesi; 3,7 milyon ton cevherin siyanürle işlenmesine izin verilmişti

ÇED raporu olmadan;  Liç sahası; 25 hektara çıkmış ve liç sahasında; 5 milyon ton cevher işlendi. Yine buna dair denetimden sorumlu olan Ordu Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğün,

“BU DURUMA DAİR HERHANGİ BİR DENETİM VEYA İDARİ YAPTIRIM VAR MI ?”

Sorunun cevabı ise “HAYIR”

2013 yılından bu yana ÇED taahhütlerinden daha fazla alanda siyanürleme/liç işlemi yapmış, taahhüt ettiğinden daha fazla cevher işlemiş, taahhüt ettiğinden daha fazla siyanür kullanmış, taahhüt ettiğinden daha fazla atık üretmiş, taahhütleri dışında su kaynaklarına ve içme sularına zarar vermiş toprak kirliliği kabul edilir limitlerin çok üzerine çıkmış, kazı işlemleri sırasında bile ağır metal kirliliği yaratabileceğini kabul etmiş şirket; bir an önce yarattığı kirliliği  önleyecek yatırımları yapmalı verdiği zararların tanzimini sağlamalıdır.

Aklın, bilimin ve vicdanın söylediği gibi iklim değişikliği, doğal ormanların ve temiz su kaynaklarının tükenmesi gibi birçok tehditle karşı karşıya kalan Ordu’da Fatsa’da hatta tüm Karadeniz bölgesinde ve ülkemizde altın madenciliği faaliyetlerine izin vermek en başından doğayı ve çevreyi kasten kirletmek suçunu ve suda ve toprakta ağır metal kirliliğini kabul etmektir.

 

Üç kuruş para için gerçeklikten ve bilimsellikten uzak ÇED raporları hazırlayıp altına imza atanların, buna onay verenlerin, yeterli tedbirler alınmıştır raporu verenlerin imzalarının sorumluluğunu taşıyacağını ve adaletin ergeç yerini bulacağını unutmamalıdır.

❗Türkiye’de Niğde Tepeköy (Mart, 2020), Gümüşhane Boyluca Köyü (Ağustos,2020), Artvin Murgul (Ocak,2021), Balıkesir (Şubat,2021), Giresun Şebinkarahisar (Kasım, 2021), Balıkesir (Aralık, 2021) Erzincan İliç (Şubat 2023) olmak üzere kamuoyunca bilinen metalik madencilik felaketlerinin hepsinin ÇED olumlu raporu olmasına rağmen bu felaketlerin yaşandığını hatırlatıyoruz.

❗Adına madencilik denilen bu yıkıcı ve zehirli sistemin bedelini bu topraklar ve bu toprakların insanı ödemeyecek.

❗Bu tür talan madenciliğine karşı; her ne koşulda olursa olsun burada olduğumuzu, her ne denerlerse denesinler geleceğimizden ve topraklarımızdan vazgeçmeyeceğimizi ve bu felaketlerin sorumlularının hesap vermesi için sonuna kadar sürecin takipçisi olacağımızı kamuoyuna saygı ile ilan ediyoruz.

Diğer Yazılar