Loç Vadisi’nde HES’e karşı mücadele eden kadınlar ‘Doğamıza dokunamazlar’ diyor.
‘Sarı yazmalı’ köylülerin direnişi ve Danıştay kararıyla kurtarılan Kastamonu’daki Loç Vadisi için mücadele sürüyor. Köylüler, HES Projesi yargıya takılan Orya İnşaat’ın Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na sunduğu yeni projesine verilen ‘ÇED Olumlu’ kararını yargıya taşıdı. Dava sonucunu bekleyen Sarı yazmalı kadınlarla buluştuk. Yazmalarını alıp gelen kadınlar kararlı: “Çocukluğumuzu koruyoruz. Doğamız bozulacak. Doğamıza dokunmasınlar. Vadimizi vermeyiz.”
Loç Vadisi, Küre Dağları’nın en bakir bölgelerinden birinde. İçindeki beş köyün halkı ormanları besleyen Devrekani Çayı’nı koruyor. Çay HES tehdidiyle karşı karşıya. Onların direnişi bugüne değil, aslında 2009 yılına dayanıyor. Sarı yazmalı kadınlarla Loç Vadisi’ni konuşmak üzere Kastamonu Cide Loç Yöresi Yardımlaşma Kültür Hizmetleri Derneği’nde bir araya geliyoruz. Doğma büyüme vadili kadınlar sarı yazmalarını alıp gelmiş. Hemen hemen hepsi İstanbul’da yaşam mücadelesi verse de ilk fırsatta soluğu köylerinde alıyor. Bir araya geldiğimizde kimisi çayda nasıl yüzdüklerini kimisi anılarını anlatarak başlıyor söze. Masaya yaptıkları yöresel yemekleri de çıkarıyorlar.
‘Canımız yandı’
Kadınlara neden mücadele ettiklerini sorduğumuzda aynı yanıtı alıyoruz. “Çocuklarımız temiz oksijen solusun diye…” diyorlar. Şirketin bölgedeki ağaçları kesmesiyle ilgili ise “Söylenen ağaç sayısıyla kesilen ağaç sayısı çok farklı. Binlerce fazlası var. Firmanın şu kadar ağaç kestim, şu kadar daha keseceğim açıklamalarına inanmıyoruz. Ağaçlar kesilince canımız yandı” ifadelerini kullanıyor. Söze 73 yaşındaki Servet Kaya giriyor :“O topraklarda büyüdük. Böyle bir şeyin olması bizi çok çok üzüyor. Gidecek bir yerimiz yok. Annemizi babamızı ziyarete gidiyoruz. Yazın da oradayız. Buralarda çalışıyoruz. Gider gitmez hemen nehre koşuyoruz. Çocuklarımıza doğamızı tanıtıyoruz. Kendi vatanımızdan başka bir yere de gidemeyiz. Gitmek de istemeyiz. Vatan bizim.”
‘Zorumuza gidiyor’
Kaya’ya HES’e neden karşı olduğunu soruyoruz:
“HES yapılırsa o doğa bozulur. Şimdiki güzelliği o zaman göremeyiz. Benden sonra gelen nesillere güzel bir doğa bırakmak istiyoruz. Zorumuza gidiyoruz. Bugüne kadar su özgürce akmış, şimdi neden bu şişenin içine alalım? Ömrümün son gününe kadar gücüm olduğu sürece oraya gidip itiraz edeceğim. Benim arkamdan gelen çoluk çocuk belki bir dua okur. Onun için, bizden sonra gelenler de görsün diye biz razı değiliz.”
Çocukluğu bu köyde geçenlerden biri de 54 yaşındaki Feride Kar. Nehrin hemen yanında evleri olduğunu söyleyen Kar, anılarını büyük bir coşkuyu anlatıyor. Kar, 2 kızıyla buldukları ilk fırsatta köye gittiklerini belirterek “Annem babam da orada yaşıyor. 2 kızım var. Bu çay için geliyorlar, beni bırakmıyorlar. Yeğenlerimi de toplayıp doğru çaya gidiyoruz. Burada çalışıyoruz ama aklımız hep orada. Köye yerleşmek istiyoruz ama emekli olmayı bekliyorum” diyor. Kar’ın çocukları ise annesine hep şu soruyu soruyormuş: “Annecim çayımızı alırsa biz köyde ne yaparız?”
‘Çocukluğumuz’
46 yaşındaki Naciye Güneş ise vadinin kendisi ve çocukları için “her şey” demek olduğunu söylüyor. Şirketin HES çalışmalarını başlar başlamaz bölgeye zarar verdiğini anımsatan Güneş, “Köyümün bozulmasını istemiyorum. Ağaçlar kesildi, çevreye zarar verildi” diyor. Zülfiye Yıldız ise Güneş’in kaldığı yerden sözü tamamlıyor: “Mücadele ettik. Daha önce köye gittiğimizde bize sorulmadan sondalar atıldığını gördük. Köyümüze bir şey yapmak istiyorlarsa, elektrik direklerimiz, yollarımız çöküyor. Bunları yapabilirler. Biz o çayın suyuyla büyüdük. Buğdayları sırtlarına yükleyip çayda yıkardı annem. Orası bizim hayatımız, geleceğimiz, çocukluğumuz. Suyu bir yere hapsedince doğamız ve canlılar ölecek. Neden öldürmek istiyorlar?”
Barok çiçeği aşkına
Yöresel kıyafetleriyle gelen Halime Çakmak söze sarı rengin nereden geldiğini anlatarak başlıyor:
“Sarı yazmamızdaki sarı rengi Rıfat Ilgaz’ın kitaplarında da bahsettiği barok çiçeklerinden geliyor. Ormandaki yeşili, güneşi, denizi de simgeliyor. Bizim köyümüzün bütün hanımları sarı yazma takar. 53 yaşındayım. 53 yıldır kullanıyorum. Köyümüzün köküne dayanıyor. Anneannelerimizden, babannelerimizden de eskiye dayanıyor.”
‘Bu vadi bizim’
Çakmak, köylerine neden HES istemediklerini ise “Doğal kalması istiyorum. Orada benim hakkım var. Bu vadi bizim. Hakkımı koruyamazsam çocuklarımın geleceğini de koruyamam” diyerek özetliyor.
Dava kapsamında bilirkişi bölgeye incelemeye geldiğinde tek tek HES’in sonuçlarını anlattıklarını belirten Çakmak özetle “Her bilirkişiye 2 jandarma vardı. TOMA da geldi. Kötü bir şey olmadı, bizim iyi niyetli olduğumuzu herkes gördü. Onları gezdirdik, anlattık. Ankara’da haritanın üzerinde evleri çekip başka yere koymuşlar. Evlerin yerlerini gösterdim bilirkişilere” diyor ve taleplerini sorduğumuzda ekliyor: “Hiçbir şey talep etmiyorum. Orası bizim. Bizim olan yerin neyini talep edelim.”
Binlerce ağaç kesildi
HES projesi yargıya takılan Orya İnşaat, 2016 yılında Loç Vadisi’ni terk etmek zorunda kalmıştı. Şirket, 28 Şubat’ta, yeni bir raporla Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na başvurmuştu. Şirket, ÇED raporunda proje alanını, Küre Dağları Milli Parkı’ndan yalnızca 245 metre uzağa çektiğini belirtmişti. Raporda, 7 bin 763 ağaç kesildiğinin belirtilmesi ve daha ne kadar ağaç kesileceğine ilişkin net bir rakam verilmemesi dikkat çekmişti. HES çalışmaları sırasında patlatma yöntemi de kullanılması planlanıyor. Proje için 758 bin 792 metrekare orman alanının kiralandığı ifade edildi. Alanda çınar, karaçam, meşe, karaağaç, sarıçam ve kayın ağacı gibi çeşitler bulunuyor. Bakanlık da proje hakkında “ÇED Olumlu” kararı vermişti. LOÇ Vadisi halkı yeni kararı da yargıya taşıdı. Bilirkişi köyde incelemelerde bulundu. Karar önümüzdeki günlerde belli olacak.
Haber: Cumhuriyet/ Hazal Ocak
11.01.2019