Artvin’in Arhavi ilçesinde Kamilet Vadisi ile Pilarget olarak anılan ve 5 köyü kapsayan bölgede yapılması planlanan hidroelektrik santrali, doğayı bozacağı gerekçesiyle tepkilere neden oluyor. Rize İdare Mahkemesi’nin durdurma kararına rağmen proje kapsamında yol yapım çalışmalarının sürdüğünü öne süren bölge halkı, doğal güzelliğinin bozulacağı endişesi taşıdığı vadinin öncelikli koruma alanı ilan edilmesini istiyor. Kamilet Vadisi’nde işletmesi bulunan ve projeye karşı dava açan Alican Can, “Davayı kazandık ancak hala kaçak olarak çalışıyorlar. Yol çalışmaları ve dökülen malzemeler vadiyi perişan etti” dedi.
Arhavi ilçesinde, şelaleleriyle ünlü doğal yaşam alanları Kamilet Vadisi ile ilçenin Pilarget olarak anılan ve 5 köyü kapsayan bölgesinde yapımına 2012 yılında başlanılan hidroelektrik santrali, doğaya zarar vereceği gerekçesiyle tepkilere neden oluyor.
Rize İdare Mahkemesi’ne başvuran bölge halkı, HES inşa edilecek alanın imar planlarının, ÇED raporuyla uyuşmadığı gerekçesiyle projenin iptal edilmesini istedi. Rize İdare Mahkemesi’nin itirazı reddetmesi üzerine vatandaşlar, davayı Samsun Bölge İdare Mahkemesi’ne taşıdı. Samsun Bölge İdare Mahkemesi’nin, Rize İdare Mahkemesi’nin kararını bozması üzerine dava yeniden Rize İdare Mahkemesi’ne geldi. İtiraz talebini ikinci kez görüşen Rize İdare Mahkemesi, projenin durdurulması kararı verildi.
Ancak bölge halkı mahkeme kararına rağmen Kamilet Vadisi’nde yol yapım çalışmalarının sürdüğünü öne sürerek, tepki gösterdi. Bölge sakinleri proje kapsamında yürütülen yol yapım çalışmalarıyla yeşil doğanın bozulduğunu, dökülen malzemelerin vadiyi perişan ettiğini ileri sürerek, vadinin öncelikli koruma alanı ilan edilmesini talep ediyor.
‘DAVAYI KAZANDIK FAKAT KAÇAK ÇALIŞMA VAR’
Kamilet Vadisi’nde bulunan Kamilet Deresi’ne HES yapılmasına karşı çıkarak yöre halkının tepkilerini yargıya taşıyan Alican Can, davayı kazandıklarını ancak mahkeme kararına rağmen vadide kaçak çalışmaların sürdüğünü, inşaat molozlarının dere yatağı ile vadiye atıldığını iddia etti. HES’lere karşı mücadelelerinin sürdüğünü belirten Can, “Yaklaşık 6 yıldır burada HES’lere karşı mücadele ediyoruz. Davayı kazandık ancak hala kaçak olarak çalışıyorlar. Mahkemenin iptal kararına rağmen gözden uzak şekilde çalışmalarına devam ediyor ve şantiye alanına kimse yaklaştırılmıyor. HES’in bulunduğu noktaya doğru yol çalışması yapıyorlar ama ileride ne yaptıklarını kimse bilmiyor” dedi.
‘ÖNCELİKLİ KORUMA ALANI İLAN EDİLMESİ GEREKİYOR’
Kamilet Vadisi’nin ilçeleri için vazgeçilemez bir değer olduğunu kaydeden Can, bölgenin doğal güzelliklerinin korunması gerektiğini savunarak, “Kamilet Vadisi, 35 kilometrelik bozulmamış bir alan ve doğal yaşamın tüm zenginliğini barındırıyor. Buranın öncelikli koruma alanı ilan edilmesi gerekiyor. Çocukluğumuz derelerde yüzerek geçti ve gelecek nesillerimize bu haliyle bırakmak istiyoruz. Bölgenin yüzde 80’i kestane ağacından oluşuyor ve yaygın olarak arıcılık yapılıyor. HES yapılırsa arıcılık yok olacak. Derelerimizde su seviyesi zaten azaldı, balıklar, ayılar ve diğer canlılar zarar görüyor. HES yapılırsa tüm canlılar bundan etkilenecek. Dereler şimdiden taşlarla oldu. O yüzden HES istemiyoruz” diye konuştu.
‘MAHKEME KARARI DİNLENMİYOR’
Erdoğan Güler de, vadinin hasara uğrağını ifade ederek, şunları söyledi:
“Üç yıl süren mahkeme sürecinden sonra, şu an inşa edilen yol da mahkeme kararıyla iptal edildi. Ancak çalışmalar kaçak olarak sürdürüyorlar. Çünkü yol planlamaya göre yapılmıyor. Moloz ve akıntılar vadiyi perişan etmiş durumda. Rastgele, nereden girdikleri nereden çıktıkları belli olmayan bir şey yapıyorlar. Burası çok önemli bir turizm alanı ve 12 adet endemik bitki türü bulunuyor. Her iki yolda da büyük yıkım ve tahribat var. Elektrik direkleri, yol çalışmaları ve dökülen malzemeler vadiyi perişan etti. Mahkeme kararlarının dinlenmediği bir süreç yaşıyoruz”
‘ÇOK FAZLA TAHRİBAT YAPILMIŞ’
Arhavi Doğa Koruma Platformu sözcüsü Leyla Öncel ise, HES projelerine karşı doğaseverler olarak uzun zamandır mücadele ettiklerini anlatarak şöyle konuştu:
“Şu an çalışmaların durdurulmuş olması lazım. Müfettişler incelemek için gittiğinde çalışmadıklarını söylemişler ancak gizlice bir şeyler yapıldığını düşünüyoruz. Çünkü bölgeye kimseyi yaklaştırmıyorlar. Merkeze uzak bir noktada olduğu için takip edemiyoruz. Fotoğraflardan anlaşıldığı kadarıyla yol çalışması denilen yerde şimdiden çok fazla tahribat yapılmış.”
PİLARGET’TEKİ HES’LERE DE TEPKİ
Öte yandan ilçeye bağlı 5 köyün bulunduğu Pilarget bölgesinde yapılması planlanan 2 HES projesine de karşı çıkan köylüler, projelerin iptali için mahkemeye başvurdu. Yöre sakinleri, içme ve sulamada kullandıkları tek su kaynağı olan derelerine HES yapılmasına karşı çıkıp, evlerine ve sokaklarına ‘Heves etme sonu yok’ yazılı pankartlarla açarak, tepki gösterdi.
Türkiye’nin çeşitli kentlerinde yaşayan 5 köyün sakinleri ise, Pilarget Platformu çatısı altında birleşip, bölgede yaşamını sürdüren akraba ve yakınlarına destek veriyor.
2 HES İÇİN 1 ÇED RAPORU VERİLMİŞ
Geçmişte yaşanan seller nedeniyle bölgenin 2013 yılında Artvin Valiliği tarafından ‘Afete Maruz Bölge’ olarak ilan edildiğini aktaran avukat Halis Yıldırım, bölgede çevresel risklerin göz ardı edildiğini savundu. Yıldırım, “Neredeyse her yıl heyelanların yaşandığı burada, tüm proje bölgesi için jeoteknik rapor hazırlatılmadan ÇED olumlu kararı verilmesi hukuka aykırı. ÇED raporundaki eksiklikler saymakla bitmiyor. Yer altı suları incelemesi yapılmamış, çevresel riskler gözardı edilmiş, ormanlık alan içinde yapılacak çalışma için Orman Genel Müdürlüğü’nden izin alınmamış. Oluşacak hafriyatın miktarı, depolanması, uygunluğu, taşınması ve bu esnada oluşacak toz emisyonu hesaplanmamış, inşaat sırasında yapılacak patlatmaların içme suyuna etkisi araştırılmamış. Suyun basınçlı borularla taşınması, içinde hiçbir canlının yaşamaması demek. Doğaya, canlılara ve insan yaşamına verilecek zararlar tamamen göz ardı edilmiş” ifadelerinde bulundu.
‘DEREMİZ GİDERSE ÖLÜRÜZ’
Köy sakinlerinden Sevinç Özdoğan ise, “Dereler zaten eskisi gibi akmıyor. Yağmur olmayınca dere küçülüyor. Bu dere de olmazsa köyde hiçbir şey olmaz. Biz doğayla yaşıyoruz. Deremiz kuruduğunda ne çayımız, ne fındığımız, ne de doğamız olur. Torunlarımız, çocuklarımız bu derelerde yüzsünler istiyoruz. Deremiz giderse ölürüz, kanadımız kırılır, sudan çıkmış balığa döneriz” diye konuştu.
DHA/25.07.2019