Hopa’da Sahil Dolgusuna Mahkemeden Yürütmeyi Durdurma Kararı

Rize İdare Mahkemesi Hopa’da yapılmak istenen sahil dolgusu davasında yürütmeyi durdurma kararı verdi.

Rize İdare Mahkemesi, Çevre ve Şehircilik Bakanlığının 6 Mayıs 2020 tarihli oluru ile onaylı “Artvin ili Hopa ilçesi Kıyı ve Sahil Düzenlemesi Amaçlı” 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planı ile “Artvin ili Hopa ilçesi Kıyı ve Sahil Düzenlemesi Amaçlı” 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planı ile ilgili yürütmeyi durdurma talebiyle açılan davada yürütmeye durdurma kararı verdi.

PLAN HAKKINDA HUKUKA AYKIRI BAŞVURUSU

Yürütmeyi durdurma için açılan davada planın hukuka aykırı olduğu, planın adı ve kapsamı konusunda belirsizlik olduğu, üst ölçekli planlarla uyuşmadığı, plan hükümlerinde alanın nereden çıkarılacak malzeme ile doldurulacağının belirtilmediği, plan raporlarının Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliğine aykırı olduğu, plan yapılış gerekçesinin kamu yararından daha çok özel yarara hizmet ettiği, halkın denize erişimin engelleneceği, dolguların afet riskleri içerdiği, ulaşım sorunlarına yol açtığı, fuar alanının Kıyı Kanunu Uygulama Yönetmeliğine aykırı olduğu belirtilerek öncelikle yürütmenin durdurulması ve iptali istenmişti. 

BİLİRKİŞİDEN ‘KAMU YARARI YOK’ KARARI

Yürütmeyi durdurma talebiyle açılan davayı görüşen Rize İdare Mahkemesi tarafından görevlendirilen bilirkişi heyeti yaptığı incelemeler sonucu

  • “Davaya konu imar planları ile öngörülen dolgu alanlarının üst ölçekli meri ÇDP’ye uygun olmadığı ve ÇDP’nin temel hedeflerine aykırı olduğu,
  • Gerek plan raporunun kapsamı gerekse yapılan analizlerin düzeyi ve aktarılan bilgilerin derinliği, planlamanın kıyı alanında yapılacak olması ve deniz dolgusuna konu olacağından son derece kapsamlı çalışmalar, kıyıya yönelik hassas bir yaklaşım ve denetime dönük detaylı hükümler getirmesi gerekirken bu içerikten yoksun olduğu,
  • Plan bütünü kapsamında, dava konusu işlemde sadece ilgili kurumlardan uygunluk görüşü alındığı, kurum verileri bir araya getirilerek ve kurum görüşleri ile çakıştırılarak planlama alanının bütününe yönelik kapsamlı bir etüt yapılmadığı,
  • Yakın çevre – uzak çevre analizi yapılarak planlama sınırları içindeki kararların çevresi ile uyumunun sağlanması gerekmesine karşın bu nitelikte analizlerin yapılmadığı,
  • Jeolojik-jeoteknik etüt raporunda dolgu yapılacak alanda “sıvılaşma” probleminin beklendiği ancak planda bu hususta bir karar üretilmediği,
  • Genel hükümlerin 8. Maddesinde alınacak çevresel önlemler plan notlarına açıkça yazılması gerekli iken hüküm getirilmediği,
  • Plan hükümlerinde “gerekli tedbirlerin alınması gibi” normatif ifadelerin kullanıldığı ve bir açıklık getirmediği gerekçesiyle de planlama esaslarına aykırılık oluşturduğu,
  • Yapılacak olan dolgu miktarının hacminin belli olmadığı, dolguda kullanılacak malzemenin nereden hangi yolla temin edileceğinin belirtilmediği,
  • Kıyı alanlarının, Anayasa’nın 43. Maddesi’ne göre herkesin eşit ve serbest kullanımına açık olan ve kamu yararı doğrultusunda kullanılması zorunlu olan alanlar olduğu,
  • Davaya konu imar planları ile yapılacak dolgu alanında planlanan “Fuar Alanı” ve “Park Alanı” kullanımlarının faaliyetlerinin özelliği gereği kıyıdan başka yerde yapılmaları mümkün olmayan yapı ve tesisler kapsamına girmediği, kentin farklı bölgelerinde de yer seçebileceği,
  • Kıyı ve Sahil Düzenlemesi Amaçlı imar planları ile dolgu alanında yapılması planlanan “Fuar Alanı” ve “Park Alanı” kullanımları için alternatif bir uygun yer arayışına gidilmediği, alternetif yer olmadığına daire bilimsel ve teknik hiçbir gerekçe gösterilmediği, sentez ve eşik analizinin yapılmadığı, plan raporlarında alternetaif alanların olup olmadığına yönelik açıklamaya yer verilmediği,
  • Dolgu alanı yapılması için belirtilen gerekçenin tek başına yeterli olmadığı, bilimsel–nesnel ve teknik gerekçelere dayandırılmadığı ve 3621 sayılı Kıyı Kanunu ile Kıyı Kanunun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğine uygun olmadığı, gerekçeleriyle, dava konusu 1/5000 ölçekli nazım imar planı ile 1/1000 ölçekli uygulama imar planının meri ÇDP’ye, şehircilik ilkelerine, planlama esaslarına, plan yapım tekniğine, yöresel koşullara ve kamu yararına uygun olmadığı görüş ve kanaatine varmıştır.” denildi.

MAHKEME BİLİRKİŞİ RAPORUNU ESAS ALDI

Rize İdare Mahkemesi bilirkişi raporunun mahkemenin vereceği hükme esas alınabilecek nitelikte bularak, mevzuat hükümleri ve bilirkişi raporunda belirtilen tespitler doğrultusunda şu karara vardı; ‘Artvin ili Hopa ilçesi Kıyı ve Sahil Düzenlemesi Amaçlı’ 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planı ile ‘Artvin ili Hopa ilçesi Kıyı ve Sahil Düzenlemesi Amaçlı’ 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planının; planların kademeli birlikteliğine aykırı olduğu, gerek plan raporunun kapsamı gerekse yapılan analizlerin düzeyi ve aktarılan bilgilerin derinliği, planlamanın kıyı alanında yapılacak olması ve deniz dolgusuna konu olacağından son derece kapsamlı çalışmalar, kıyıya yönelik hassas bir yaklaşım ve denetime dönük detaylı hükümler getirmesi gerekirken bu içerikten yoksun olduğu, davaya konu imar planları ile yapılacak dolgu alanında planlanan ‘Fuar Alanı’ ve ‘Park Alanı’ kullanımlarının kıyıda olmalarının zorunlu olmadığı, kentin farklı bölgelerinde de yer seçebileceği, dolgu alanında yapılması planlanan ‘Fuar Alanı’ ve ‘Park Alanı’ kullanımları için uygun yerlerin olup olmadığı konusunda bir çalışmanın yapılmadığı, analiz çalışmalarında uygun yer olmadığına dair bir çıkarımın olmadığı, sentez ve eşik analizinin yapılmadığı, plan açıklama raporlarında bu duruma ilişkin hiçbir açıklamaya yer verilmediği, dolayısıyla, planlama esaslarına ve plan yapım tekniğine uygun olarak hazırlanmadığı sonuç ve kanaatine varılmıştır.

Bu durumda, dava konusu imar planlarında imar ve kıyı mevzuatına, şehircilik ilkelerine, plan yapım tekniğine, planlama esasları ile kamu yararına uygunluk bulunmamaktadır.

“PLANIN HUKUKA AYKIRILIĞI AÇIK”

Öte yandan, hukuka aykırılığı ortaya konulan dava konusu imar planlarının uygulanması halinde, planlar doğrultusunda dolgu alanının yapılmaya başlanabileceği, plana dayalı olarak yatırım kararları alınıp yapılaşmaya gidilebileceği ve bu yönde önemli masraflar yapılabileceği, dolayısıyla kamu kaynaklarının israf olabileceği gözönünde bulundurulduğunda telafisi güç zararların doğacağı sonucuna varılmıştır.

“OY BİRLİĞİ İLE KARAR VERİLDİ”

Açıklanan nedenlerle; hukuka aykırılığı açık olan dava konusu işlemin; uygulanması halinde telafisi güç zararlar doğabileceğinden 2577 sayılı Kanunun 27. maddesi uyarınca teminat alınmaksızın yürütülmesinin durdurulmasına, kararın tebliğinden itibaren 7 gün içerisinde Samsun Bölge İdare Mahkemesi’ne itiraz yolu açık olmak üzere, 16/09/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.”

Haber: Evrensel – 30 Eylül 2021

Diğer Yazılar