Rizeli Pazar’da Taş Ocağı Protestosu: Ata Ocağımız Taş Ocağı Olmasın

Rize’nin Pazar İlçesi Yeşilköy mevkiinde 88.5 milyon ton taş dolgu üzerine inşa edilecek olan Rize- Artvin Havalimanı’nda kullanılacak malzemenin alınması için açılacak taş ocaklarına yönelik tepkiler sürüyor. 20 Mayıs günü Pazar İlçe meydanında toplanan köylüler taş ocaklarına karşı basın açıklaması yaptı. Köylerine taş ocağı yapılmasına izin vermeyeceklerini dile getiren köylüler alınan, ‘Acele Kamulaştırma’ kararının geri çekilmesini istedi. Pazar ilçe meydanında bir araya gelen Subaşı, Sivrikale ve Hisarlı Köyü sakinleri, ‘Ata ocağımız taş ocağı olmasın’ yazılı tişörtler giyerek tepkilerini atma türkü ve horonla dile getirdi. yazılı pankart açtı.

Grup adına basın açıklamasını İbrahim Karaca okurken ,Basın açıklamasının tam metni şöyle

Denizi doldurup bir havaalanı yapmak istiyorsunuz, kendiniz bilirsiniz, yapın!

Burada toplanmamızın sebebi “Yapmayın” demek değil… Size şunu söylüyoruz: KÖYLERİMİZE DOKUNMAYIN!

Bizim derdimiz; sizin taşı nereden bulacağınız değil, köyümüzün taş ocağı olmamasıdır! Subaşı, Hisarlı ve Sivrikale olarak; kaygılarımızı haykırdığımızda değil, sessiz kaldığımızda zarar göreceğimizi biliyoruz!

Zarar görmeyeceğimiz tek durum, köylerimizin taş ocağı olmamasıdır!

Burada kimin hayatı çalınıyor? Kimin köyü dolgu olarak kime veriliyor?

Müteahhit, kamu yararını değil kendi karını düşünür. Alacağını alır gider, size bir köy cesedi ve mezarlık sessizliği bırakır. Onun için en yakın yer en az maliyetli yerdir her zaman… En düşük maliyet ise en yüksek kar demektir!

Kamuya zarar veren bu acele kamulaştırma kararından vazgeçilmelidir!

Çünkü kamu biziz ve bize kamu yararı diye yutturulan şey aslında kamu zararıdır!

Yerleşik yaşam alanımız üzerinde pazarlık yapılamaz!
Karnımızı doyurarak bize bir iyilik yapacaksınız ama bunu karaciğerimizden kestiğiniz parça ile yapacaksınız, öyle mi?

Bizimle bunun pazarlığını mı yapıyorsunuz?

Zor kullanarak mı keseceksiniz ciğerimizi?

Bu yerleşim alanlarında ilk patlamalardan 10 gün sonra içebileceğimiz temiz bir su kaynağı bulabilecek miyiz?

Bunun garantisi var mı?

Birkaç saat süren gök gürültüsünün bile tedirgin ettiği bu coğrafyada, her gün patlatılacak dinamitlerin altında hangi ruhumuzu koruyacağız? Güneşli günlerde toz bulutu, kapalı havalarda çamur yağmuru altında nasıl yaşayacağız?

Çay tarımı yoksa bir lokma ekmeğe muhtaç olan halkımız hangi tarladan hangi toz toprak ve çamurlu çayı toplayacak?

Bize bir taş ocağının ortasında yaşamayı öneriyorsunuz demek… Peki, kendiniz niye güzel manzaralı, sessiz, temiz ve steril mekanlarda yaşıyorsunuz?

Doğduğumuz ve öldüğümüzde ninemizin dedemizin yanına gömüleceğimiz bu topraklar bizim yaşama sebebimizdir! Burada tarihimiz, anılarımız, çocukluğumuz, bugünümüz, yarınımız, sığınacak limanımız, ana kucağımız vardır…
Şunu kafanıza iyice yazın:

KÖYLERİMİZİ KİMSEYE KAPTIRMAYACAĞIZ!

Bu uygulama hayata geçtiğinde; yılda 300, ayda 25 gün hiç durmadan çalışacağı belirtilen patlatmalı tesis ile bitki örtümüz, suyumuz, toprağımız ve havamız olumsuz yönde etkilenecek, yüzlerce hektar ormanlık alanımız tahrip olacak, içme suyu kaynaklarımız kullanılmaz hale gelecektir!
Bu geçici bir bozulma değildir. Bugünkü haline geri dönüşü bir daha asla mümkün olmayan bir cehennem kalıcılaştıracak!

Köylerimizden sadece taşı toprağı değil, bizi de sökmüş olacaklar!
Yaşam alanımız bir taş ocağı ile cehenneme çevrildiğinde; köyümüzü mecburen terk edeceğiz ve geçici olarak değil, inanın ki bir daha dönmemek üzere terk edeceğiz. Hiç istemesek bile, taş ocakları bizi buna zorlayacak, kovacak… Çünkü buralardaki yaşama koşullarımız ortadan kalkacak!
Çocukluktan beri biriktirdiğimiz bu saklı cennete dair hikayeleri, torunlarımıza, köyümüz yerine bir apartman dairesinde anlatabileceğiz… Ruhumuzdaki gerilimin sebebi budur!

Burada 120 dakikalık bir dizi film fantezisinden bahsetmiyoruz!

Gereken taşı toprağı başka yerden veya devam eden ocaklardan sağlayın, yaşam alanımıza dokunmayın!

Anayasanın 56. Maddesi şöyledir:

“Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek, devletin ve vatandaşın ödevidir”.

Yüz yıllardan beri bu coğrafyada ortak ve huzurlu bir hayat sürmekte olan yöre halkı olarak kimseden bir şey istemiyoruz, “BİZDEN KÖYÜMÜZÜ İSTEMEYİN” diyoruz ve
vatandaşlık ödevimizi yerine getirerek söz konusu projenin iptalini talep ediyoruz!

ATA OCAĞIMIZ TAŞ OCAĞI OLMASIN!
DOĞAMIZA, SUYUMUZA, TOPRAĞIMIZA SAHİP ÇIKIYORUZ!

SUBAŞI, HİSARLI ve SİVRİKALE KÖYLÜLERİ

Diğer Yazılar