“Madenciliğin girdiği yer iflah olmamıştır”

“Madenciliğin girdiği yer iflah olmamıştır” diyen orman mühendisleri: “İkizdere’de yapılanlar; Çevre, Orman ve Hafriyat Atık kanunlarına aykırı”

Orman Mühendisleri Prof. Atmış ve Doç. Kurdoğlu’na göre Rize’de Cengiz İnşaat’ın yapmayı planladığı taşocağı nedeniyle doğaya verilecek “tahribatın” telafisi mümkün değil. Uzmanlar, “Sel ve heyelan riski de artacak” uyarısında bulunuyor

Orman Mühendisleri Prof. Atmış ve Doç. Kurdoğlu’na göre Rize’de Cengiz İnşaat’ın yapmayı planladığı taşocağı nedeniyle doğaya verilecek “tahribatın” telafisi mümkün değil. Uzmanlar, “Sel ve heyelan riski de artacak” uyarısında bulunuyor

Rize’nin İkizdere ilçesindeki İşkencedere Vadisi’nde 21 Nisan’dan bu yana “halk direnişi” var.

Karadeniz insanının protesto sebebi, Cengiz İnşaat’ın lojistik liman projesinin deniz dolgusu için taşocağı yapmak istemesi.

Proje için İşkencedere Vadisi’nde bulunan Cevizlik ve Gürdere köylerindeki 17 adet parsel için mart ayında acele kamulaştırma kararı çıkarıldı.

Halk geri adım atmıyor, Bakan “provokasyon” diyor

Gösterilen yerin taşocağı yapılması halinde doğanın tahrip edileceği ve bu durumun pek çok farklı sorunu beraberinde getireceğini savunan yöre halkı ise üç haftadır süren eylemlerini devam ettirmekte kararlı.

Rize’ye giden Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu’na göre ise tüm bu yaşananlar “provokasyon”dan ibaret.

kizderelilerin kandırılmaya çalışıldığını savunan Karaismailoğlu, “Oynanan oyun sadece çevre hassasiyeti değil. Sıkıntıları bu ülkenin kalkınmasıdır” ifadelerini kullandı.

Cengiz İnşaat: İkizdere’yi bakanlık seçti

Cengiz İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş. ise taşocağının yapılacağı yerin bakanlık tarafından seçildiğini iddiasında.

İkizdere’deki projenin ne anlama geldiğini ve sözkonusu hamlenin çevresel açıdan nelere yol açabileceğini Orman Mühendisleri Prof. Dr. Erdoğan Atmış ve Doç. Dr. Oğuz Kurdoğlu, Independent Türkçe’ye değerlendirdi.

Taşocağı yapımından ivedilikle vazgeçilmesi gerektiğini savunan Atmış ve Kurdoğlu’na göre, aksi takdirde çevreye verilecek hasarın tamiri yüzlerce yılı bulabilir.

“Ormanlar, taşocağı ya da başka bir insani faaliyete kurban edilecek sistem değildir”

Yaşananlara tepkisini, “Ormanlar, taşocağı ya da başka bir insani faaliyete kurban edilecek sistem değildir” sözleriyle dile getiren Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Orman Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Oğuz Kurdoğlu’na göre, ormanların kaybedilmesi, oradaki suyun, tarımın, canlı yaşamının riske atılması anlamına geliyor.

“Madenciliğin girdiği yerin iflah olduğu görülmemiştir”

Afetler karşısında insanoğlunun elindeki tek doğal çözümün orman ekosistemleri olduğunu ifade eden Kurdoğlu, 14 hektar olan ocak alanının 37 hektara çıkacağını, 16 milyon tonluk yıllık taş üretiminin 20 milyon tona çıkacağını belirterek, “Taşocağı, madencilik faaliyetidir ve madenciliğin girdiği yerin iflah olduğu görülmemiştir” yorumunu yaptı.

“Su kalitesi bozulacak”

Proje tanıtım dosyasında dereler ve yamaçların korunacağına yönelik ifadeler bulunsa da bunların gerçeği yansıtmadığını savunan Kurdoğlu’na göre, taşocağı yapılmak istenen alanların su kalitesi bozulacak.

Yasal mevzuata aykırı şekilde, çıkan hafriyatın yamaçlardan aşağı, derelere doğru döküldüğünü ifade eden Oğuz Kurdoğlu, “Bu durumda dere ekosistemi resmen doluyor ve üreme mevsiminde balıkların göç etmesine fiziksel açıdan engel oluşturuyor” şeklinde konuştu.

“Faaliyetin yapıldığı yerde bitki örtüsü yok oluyor”

Faaliyetin yapıldığı yerde bitki örtüsünün yok olduğunu öne süren Kurdoğlu, hayvanların ve bitkilerin beslendiği, ürediği, yaşadığı ve varlığını sürdürdüğü doğal yaşam alanlarının (habitat) yok olduğunu savundu.

“Sel ve heyelan riski artıyor”

Doç. Dr. Oğuz Kurdoğlu’na göre bölgede yapılmak istenen taşocağı nedeniyle sel ve heyelan riski de artacak.

Doğu Karadeniz’de halihazırda ortalama eğimin çok yüksek olduğunu ifade eden Kurdoğlu, yol yapım tekniği bakımından yamaçtan koparılan hafriyatla, zeminde yol platformu oluşturma şansı bulunmadığını belirtti.

Kurdoğlu, bu malzemenin toplanıp depolanması gerektiğini ancak bu durumun yüksek maliyet oluşturduğu gerekçesiyle yamaçlardan aşağı boşaltıldığını savundu.

Bu eylemin ekonomik anlamda maliyeti minimize etmek adına yapıldığını öne süren Oğuz Kurdoğlu, bitkiden arındırılan alanlarda sel ve heyelan riskinin artmasına dikkati çekti.

“Balın hem kalitesi hem de miktarı düşecek”

Doç. Dr. Kurdoğlu, taş olacağı yapılmak istenen alandaki balın hem kalitesinin hem de miktarının düşeceği iddiasında bulundu.

“Bozulmamış bir alana bir taşocağı yapmaya çalışmak doğaya şiddettir” diyen Doç. Dr. Kurdoğlu, şunları söyledi:

Doğaya verilen zararın insanı etkilememesi mümkün değildir. Buradaki toz ve egzoz gazları, köylülerin ürünlerine zarar verecektir. Toz, çiçeklerin üstünü kapattığı için çiçek verimini azalacak, kestane balı üretimine olumsuz yansıyacak. Meyve verimi düşük olacak, balın hem kalitesi hem de miktarı (rekolte) düşecek. 2009 senesinde Artvin’in Murgul ilçesindeki Kabaca Vadisi’ndeki taş kırma şantiyesi sonrasında halkın 18 ton bal üretimi 8 tona düştü. Balın miktarı da fiyatı da düştü çünkü toz girince ürün kalitesizleşti.

“‘Kesilen ağacın 10 katını dikeceğiz’ diyorlar, orman ya da doğa bilimi cahilleri böyle konuşabilir”

Kesilen ağaç miktarından çok daha fazlasının dikilerek doğaya verilen zararın telafi edileceğine yönelik iddiaların bilimsel karşılığı olmadığını savunan Doç. Dr. Oğuz Kurdoğlu’na göre bu söylemleri ancak “orman ya da doğa bilimi cahilleri” sarf edebilir.

“Bir ağaçlandırmanın doğal bir ekosistem haline gelmesi yüzlerce yıl”

Toprak oluşum sürecinin yavaşlığına vurgu yapan Kurdoğlu, böylesi dik bir yerde binlerce senede oluşmuş 10-15 santimetrelik toprağın ve ormanın alınarak, arazinin çıplak kaya haline getirilmesinden sonra, kendi doğal sürecinde üzerinde bitki yokken, bu kayalıklarda toprağın oluşma sürecinin de daha uzun süre alacağını dile getirdi.

Doç. Dr. Kurdoğlu, sözlerini şu ifadelerle sürdürdü:

‘Yetkililer, kesilen ağacın 10 katını dikeceğiz’ diyorlar. Orman ya da doğa bilimi cahillerinin söyleyebileceği bir şey. Kadim bir ormana bundan daha büyük saygısızlık olamaz. Bir orman, bir canlı sistem yok ediliyor ve siz bunu ağaç sayısına indirgeyip, ‘10 katı ağaç dikeceğiz’ diyorsunuz. Yok edilen ormandır, kesilen yaşlı ağaçlardır çoğu zaman, dikilen ağaç değildir, fidan dikebilirsiniz. Yeri belli olmayan, kuramsal olarak söylenen bir söz fidan dikimi. Siz 5 katı fidan diktiniz ne oldu? Bir ağaçlandırmanın doğal bir ekosistem haline gelmesi yüzlerce yıl.

“Kendi maliyetlerini azaltmak için ekolojik maliyeti çoğaltıyorlar”

Şirketin maliyetlerini düşürmek adına malzemelerin doğaya atıldığını savunan Doç. Dr. Kurdoğlu, kendi maliyetlerini azaltmak için ekolojik maliyetin çoğaltıldığını savundu.

Bu durumun neden olduğu maliyetin orada yaşayan insanlar dahil tüm canlıların ödeyeceği bir yük haline geleceğini dile getiren Kurdoğlu, “Su bozuluyor, toprak kayıyor, tozdan tarım yapılamaz hale geliyor, vibrasyon ve gürültü de ayrı sakıncalı. Gürültü deyip geçmemek lazım, uzun süreli gürültü insanda ruhsal bozukluğa neden olabiliyor” dedi.

“Taşocağı için alternatif bulmak mümkündür ama İkizdere Vadisi’nin alternatifi yoktur”

Taşocağı için alternatif bulmak mümkün iken İkizdere Vadisi’nin alternatifinin bulunmadığını dile getiren Kurdoğlu, “Eşsiz bir vadidir ve bu havza devam ettiği Ovid Tünelinden başka bir biyocoğrafik bölgeye bağlantının koridorudur. Bu koridor olabildiğince bozulmadan varlığını sürdürmeli ki, ekosistem hizmetlerinde bozulma olmadan süreklilik sağlanabilsin..

Son olarak İkizdere’de yapılanların Çevre Kanunu, Orman Kanunu, Hafriyat Atık Kanunu ve başbakanlık genelgesine aykırı olduğunu savunan Doç. Dr. Kurdoğlu, ekosistemin bir tarafı bozulduğunda bunun etkilerinin her alanda görüldüğünü belirterek, ekledi:

İkizdere’deki taşocağı bütünüyle yanlış bir uygulamadır, durdurulmalıdır. Üstelik burası bir turizm alanı olarak kabul edilmiştir, teşvik kredileri verilmiş, oteller yapılmıştır. Doğal ekosistemi bozup, estetiğini de kaybederseniz, ne turizm ne balıkçılık ne ormancılık ne de tarım alanında kullanılır hale getirebilirsiniz.

“Yanlış olduğunu gördüğümüz şeyleri söyleyerek bu ülkeye görevimizi yapıyoruz”

Doğal alanları kullanmak için her türlü yasanın değiştirilebildiğini, müteahhitlerin işlerini kolaylaştıracak muafiyetlerin getirildiğini ancak ortada değiştirilemeyen tek bir yasanın bulunduğunu, bunun da yer çekimi yasası olduğunu dile getiren Oğuz Kurdoğlu, şunları kaydetti:

Hangi faaliyette bulunursanız bulunun, düşen taş tüm alanı tarumar edecektir. Rehabilite edilmiş tek bir taşocağı, tek bir maden alanı yoktur. Buna insanoğlunun gücü yetmez. Kırık yumurta onarılmaz, doğal alanlar da böyledir, bunca eğimde, zor şartlarda ekosistemi kaybederseniz, geri getiremezsiniz. Doğa bilimleri dışındaki yetkililer, ‘Burası rehabilite olur’ diyor! Bu, anatomi bilmeden tıp doktorluğu yapmak gibi bir şey! Orman bilimcilere, çevre ile ilgilenenlere sormak zorundasınız çünkü şu ana kadar söylediğimiz her şey, tüm uyarılarımız maalesef gerçek oldu! Buna sevinmiyoruz ama bu ülke bize bunları okuttu, öğretti, biz de yanlış olduğunu gördüğümüz şeyleri söyleyerek bu ülkeye görevimizi yapıyoruz.

indyturk – Lale Elmacıoğlu
12.05.2021

Diğer Yazılar