Kibrinde boğulacak insanlık – Melis Alphan

(Melis Alphan /Hürriyet – 15 Temmuz 2017)

ARTVİN’de yerel halk çeyrek asır boyunca Cerattepe’nin madenciliğe açılmaması için mücadele etti.

Bu kararlı mücadele bölgeyle sınırlı kalmadı, memleketin dört bir yanında bir sürü insanın kalbi Cerattepe için attı. Cerattepe benim de o hiç görmediğim, doğasına sahip çıkan insanlarının önünde saygıyla eğildiğim ‘uzaktaki köy’üm oldu. Kalpler kırık. Çünkü Danıştay, bölgenin madenciliğe açılması kararını onadı.

2009 ve 2015’te ‘Cerattepe’de madencilik yapılamaz’ kararını veren de Danıştay. Şaşırmalı mıyız? Nihayetinde, ülke tarihi boyunca adaletin en çok sorgulandığı dönemde çıktı bu karar. Çeyrek asırdır yerel halkı haklı bulan mahkemeler varken, bugün hiç de hukukla bağdaşmaz bir şekilde “Yap gitsin” deniverdi.

Yeşil Artvin Derneği dedi ki: Şirketler lehine delik deşik edilen Maden Kanunu ve ÇED Yönetmeliği, sürekli değiştirilen hâkimler, şirketin istediği şekilde karar verilene kadar tekrar edilen keşifler ile bilirkişi raporları ve Artvin il genelinde OHAL’e ek olarak uygulanan adeta sıkıyönetim yasakları ile bu ‘kararın’ geleceği belliydi.”

ENDEMİK BİTKİLER TAŞINABİLİRMİŞ!

TEMA Vakfı, bu alana dair ne var ne yok, kâğıda dökmüş. Hatırlamama yardımcı oldu.

Daha 2012’de mahkeme, bu proje hayata geçirilirse Artvin’in yaşam alanı olmaktan çıkacağını belirterek bakanlığın ‘ÇED Olumlu’ kararının yürütmesini durdurmuştu.

Bir daha yazayım, iyice kafalara kazınsın: ARTVİN YAŞAM ALANI OLMAKTAN ÇIKACAK.

2012’den bugüne bu gerçek değişmedi. Ama madeni kitabına uydurmak için ne gerekiyorsa yapıldı.

Artvin ili yerleşim alanının 15 katı, 10 bin futbol sahası büyüklüğünde, şehir merkezinin üst mahallelerine kadar inen, yamaç üzerinde bir alana ruhsat verildi.

‘Endemik bitkiler taşınabilir’ diyen bilimsellikten uzak bilirkişilerin, yüzyıllardır var olan ormanları yeni fidanlarla takas edebileceğini düşünen bir zihniyetin kurbanı oluyor Cerattepe.

Nesli tehlikede olanlar da dahil olmak üzere endemik bitki türleri yaşıyor burada. Evlerdeki saksı çiçeklerini ön balkondan alıp arka balkona koysak bile ölüyorlar. Endemik bitki bulunduğu noktaya has toprağından suyundan ikliminden ayrılınca nasıl yaşayacak? Endemik olmasının sebebi tam da o bulunduğu nokta zira.

Danıştay acaba ‘Kesin Koruma Altına Alınan Fauna Türleri’ içinde sayılan pek çok canlı türünün bu maden sahası bölgesinde yaşadığından haberdar mı? Ya da bunu umursuyor mu?

Dünya üzerindeki 234 ‘Bitkisel Çeşitlilik Merkezi’nden sadece 5 alan Türkiye’den. Ve bunlardan biri burası!

60’ı ağaç 359 türü, Doğu Karadeniz göknarını, papaz külahını, hanımeli ve çınar yapraklı akçaağacı, üç loblu akçaağacı, aslan pençesini, dağ gülünü, Doğu Karadeniz meşesini, bunların hangi birini nereye, nasıl taşıyacaklar?

200 endemik türü nerede, nasıl yaşatacaklar?

MİLLİ PARK İLAN ETMEDİLER Kİ MADEN RUHSATI ALINSIN

Avrupa ve Orta Asya’yı içine alan geniş coğrafyadaki en büyük doğal yaşlı ormanlar da burada. Dünya üzerindeki ılıman yaprak döken ormanların kesintisiz varlığını sürdürdüğü nadir bölgeyi bir ülke nasıl madenciliğe açar?

Dünya üzerinde korumada öncelikli 200 bölgeden, yırtıcı kuşların iki ana göç yolundan birini bir ülke nasıl isteyerek yok eder?

1995’te Hatila Vadisi milli park ilan edildiğinde, madene ayrılan saha vadi içinde kalmasına rağmen milli park sınırları dışında bırakıldı. Milli park ilan edilseydi, şirket ruhsat almakta epey zorlanacaktı.

EKOSİSTEMİ ‘TAŞINABİLİR BİR ŞEY’ OLARAK GÖRMEK

İnsana inancımı her geçen gün biraz daha yitiriyorum.

Bunda insanın insana yaptıkları kadar, doğaya ve diğer canlılara yaptıklarının da payı büyük.

Binyıllarda oluşan doğa parçalarına gözü kapalı kıymak, ekosistem dediğimiz mucizeyi birkaç bitkiye indirgemek…

Ekosistemi ‘taşınabilir’ fuzuli bir şey olarak görmek…

Bu kibre tek bir canlı türünde daha rastlayamazsınız.

Korkarım sonunda, bu kibrinde boğulacak insanlık.

Diğer Yazılar