Forum Karadeniz Sonuç Metni / 2-3 Mart 2013

FORUM KARADENİZ ATÖLYE BİRİKİMLERİ ve SONUÇ BİLDİRGESİ

Şirketlerin ve iktidarın doğaya, yaşama, emeğe yaptığı saldırılara karşı “sırtı lacivert hamsilerin ve mısır ekmeğinin zaferi için” suyun, toprağın, havanın, ormanların, doğanın, yaşamın her alanının talan edilerek ticarileştirilmesine karşı mücadele eden, Sinop’ta, İğneada’da ve Akkuyu’da yeni bir Çernobil olmasın diyen, HES’lere, termik santrallere, zehir saçan endüstriyel faaliyetler  ve madencilik faaliyetlerine karşı direnenler 2-3 Mart 2013 tarihlerinde Forum Karadeniz’de buluştu. Hukukçular, akademisyenler, sanatçılar, gazeteciler, yazarlar, öğrenciler kısacası doğaya ve yaşama sahip çıkan bir çok insan Yıldız Sarayı Dış Karakol Binasında(TMMOB Mimarlar Odası) yan yana geldi.

İki gün boyunca farklı atölye ve oturumlarda Karadeniz’de yaşamı yok eden tüm girişimleri ele almaya, birikimleri ortaklaştırmaya, deneyimleri paylaşırken mücadeleyi büyütmenin yolları aranmaya çalışıldı.

Karadeniz, yaşam alanlarımıza el koyma peşinde koşan şirketlerin şantiyesi haline getirilmeye çalışılıyorken,  “Karadeniz’de neler oluyor?” sorusu etrafında  yapılan tartışmalar bize dayatılan politikaların dünyada ve ülkemizde çok  yaygın, çok biçimli ve çok yönlü olduğu gerçeğinin mücadele edenlerce bilince çıkarılarak, geleceğimizi yeniden düşünmek zorunda olduğumuzu ortaya koymuştur

Dünya’da ne oluyorsa, Türkiye’de aynısı, Karadeniz’de de onun yansıması olmaktadır. Yaşanılan ekolojik yıkımın sebebi; kapitalizmin doğayı ve yaşam alanlarını metalaştırmasıdır. Doğanın ve emeğin talanı kapitalizmin kendini var etmesi için bir ihtiyaçsa bundan etkilenenlerin  bu talana karşı duruşu da var oluşun reddedilemez meşru bir sonucudur. Kapitalist sistem devam ettikçe doğanın yıkımı da devam edecektir. Karadeniz’de bir köyde verilen doğa ve yaşam savunusunu dünyada herhangi bir yerdeki mücadeleden bağımsız düşünülmemelidir.

Şirketlerin taşeronluğunu yapan iktidarın “enerji ihtiyacı”, “kalkınma” ve “hizmet” adıyla yaptıkları; doğayı metalaştırma ve ranta açma sürecini hızlandırmak ve bir avuç şirketin yaşam alanlarımızı sömürerek daha fazla kar elde etmesini örtmek için uydurulan yalanlardan başka bir şey değildir. Bu yalanların deşifre edilmesi, mücadelenin yaygınlaşması ve kazanımla sonuçlanması için kullanılması gereken önemli araçlardan biridir. Kapitalizm kendi yarattığı soruna  “yenilenebilir enerji” veya  “alternatif” adı altında ürettiği çözümler gerçek bir çözüm değil aksine doğaya ve yaşama daha fazla zarar verecek, doğayla barışık olmayan yöntemlerdir. Kimin için ve nasıl üretim sorusuna cevap üretilmeden enerji sorununa alternatif geliştirilemez. Belirsiz bir piyasa ve daha fazla kar için üretim biçimi olan kapitalizm sürdükçe hiçbir enerji “temiz” ve “yenilenebilir” olmayacaktır.

Gerze’den, Loç Vadisinden, Bartın’dan, Hopa’dan, Hemşin’den, Rize’den, Yeşilırmak Tozanlı’dan, Trabzon’dan, Solaklı Vadisinden, Gelevera’dan, Artvin’den, Ordu’dan, Ünye’den doğaya, yaşam alanlarına yapılan saldırılar karşısında direnenler atölye mücadelede; bugüne kadar yapılan mücadele deneyimlerinden çıkardıkları sonuçları aktardı. Mücadelede eksik kalan yanların konuşulduğu ve bundan sonra neler yapılabileceğinin tartışılmaya çalışıldığı atölyede;

       — Mücadeleler arası iletişim sorununu giderecek iletişim ağlarının kurulması, yerelde ve şehirde verilen mücadelenin kopukluğunu giderecek daha fazla eylem ve etkinlik yapılması

—  Her mücadele alanının kendi örgütlenmesini bölgesinin yapısına göre sağlaması ve buna uygun eylem ve etkinliklerin oluşturulması.

— Mücadele alanlarında özellikle hukuk dalında dayanışma sağlanması ve hukukun meşruiyetle birlikte yürütülerek mücadelelerin önünü açma yoluna gidilmesi

—  Verilen mücadeleler ve uygulanmak istenen projeler hakkında verilere ulaşımın kolaylaştırılması ve bununla ilgili araçların kullanılması

—  Şirketler tarafından yürütülen kapitalist saldırının vurgulanması ve anti-kapitalist düzlemde bütün kişi ve kurumlarla beraber ortaklaşılması, şirketler ve onların uzantısı olan yapılarla asla uzlaşılmaması, yönündeki konular öne çıktı.

Doğaya ve yaşamı savunan avukatların katılımıyla gerçekleşen atölye hukukta, zulme karşı direnme hakkının meşruluğu üzerinden, enerji ihtiyacı ve kalkınma söylemleriyle yaşam alanlarımıza yönelen saldırılara karşı duruşun hukuksal dayanak ve olanakları tartışıldı. Yaşam savunucularına yönelik giderek artan kriminalize etme çalışmaları, baskı, gözaltı, tutuklama uygulamalarına karşı söylem ve pratikler üretilmeye çalışıldığı atölyede en belirgin söylem;

—  Egemenlerin hukukunun doğanın talanına karşı mücadele edenlerin sorununa çözüm üretemeyeceği

—  Hukuk alanındaki mücadelenin eşitler arasında bir mücadele olmadığı, bu bağlamda hukukun mücadelenin önünü açmak konusunda yeterli bir işlevi olamayacağı.

— Yaşama yönelik saldırıların karşısında duranlar için hukukun, destekleyici argüman olarak daha işlevli olduğu

—  Doğaya ve yaşama yapılan hukuki ve fiili saldırının karşısında mücadeleci hukukun teşhir edici ve dayanışmacı rolünü etkin kullanmak gerektiği oldu.

Medyanın doğa ve yaşam mücadelesiyle etkileşiminin, medyada çıkan mücadele haberlerinin dilinin nasıl olması gerektiği, şirketlerin ve devlet politikalarının karşısında mücadele anlayışlarının medyada ne şekilde yer aldığı ve alması gerektiğinin tartışıldığı medya atölyesinin ortak eğilimi;

—  Medya patronlarının aynı zamanda doğayı ve yaşamı yok eden projelerin de sahipleri olduğundan, bu alanda sansür ve manipülasyon oluşmasının doğası gereği olduğu

—  Mücadele alanlarıyla sürekli iletişim içerisinde olacak donanımlı daha çok çevre – ekoloji muhabirinin var edilmesi ve desteklenmesi.

—  Mücadele haberlerinin dolaşıma girdiği, iç haberleşmenin sağlanabileceği yayınların oluşturulabilmesi

—  Mücadele alanlarındaki yerel gazetelere önem verilmesi gerektiği ve mücadele edenler tarafından haber, köşe yazısı vb inisiyatiflerin alınabileceği.

—  Muhabirlerin mücadele alanlarındaki gelişmelere ve bilgilere daha hızlı erişebileceği iletişim ağının ve bilgi havuzunun oluşturulması gerektiği.

—  Sosyal medyanın daha etkili bir biçimde kullanılması.

—  Mücadelenin kendi alternatif medyasını yaratabilmesi oldu.

Mücadelelerini sanatları yoluyla icra edenlerin bir araya gelerek, doğa ve yaşam mücadelesindeki rolleri ve etkileşimlerinin tartışıldığı sanat atölyesinde;

—  Sanatçıların parçası oldukları doğanın iktidar ve şirketler tarafından talanına kayıtsız kalmaması, sanatlarını icra ettikleri alanlarda mücadelenin sesini yükseltebilmesi, sadece sanatlarını icra ettikleri alanlara sıkışmayarak mücadelenin var olduğu her yerde varlık gösterebilmeleri.

—  Mücadeleye bakışın sanatın diliyle sürekli sorgulanabilmesi.

—  Mücadele edenlerin kendi geleneksel sanatlarını eylem ve etkinliklere yansıtabilmesinin gerekliliği.

—  Doğayı yok edecek olan projelerin aynı zamanda yaşam alanlarını insansızlaştırarak konuşulmakta olan dilleri ve kültürleri (Lazca, Hemşince, Gürcüce, Pontus Rumcası vb)yok edeceğinden, bu projelerin aynı zamanda asimilasyon projeleri olduğunun unutulmaması ve verilen mücadelede bunun da göz önünde bulundurulması.

—  Mücadele diliyle sanatın dilinin ortaklaştırılabilmesi, kararlarında ortaklaşıldı.

 

Sonuç olarak;

Doğanın talanına karşı verilen ekoloji mücadelesinin meşruluğunun ayrıca ispata ihtiyacı olmayan yaşamsal mücadele alanı olduğu;

İktidara karşı duruşunun referansı ne olursa olsun ekolojik yıkıma karşı verilen doğa ve yaşam mücadelesinde tarafını doğadan yana belirleyen tüm kesimlerin ortak hareketinin zorunlu bir ihtiyaç olduğu. Bir kesimin dahi dışarıda kalması(ötekileştirilmesi) mücadeleyi eksilteceği, ancak  iktidar ve şirketler tarafından mücadeleyi bölmek ve pasifize etmek için yaratılan yapılarla hiçbir koşulda bir arada durulamayacağı;

Mücadelenin araçlarının her birinin (medya, hukuk, sanat vb)etkin olarak kullanılması,  bu araçların etkin olabilmesi için, bu alanda çalışanların mücadele içinde aktif rol alması;

Kapitalizmin vahşi saldırılarının en görünür olduğu alanlarından birisinin de doğanın talan edilmesi olduğu. Kapitalizme karşı duruşuyla kendisini anlamlandıran her öğenin bu alanda varlığı ve etkin mücadelesinin önemli olduğu forumda öne çıkan ve ortaklaşılan en belirgin konular oldu

Bizler Forum Karadeniz’de doğa ve yaşam mücadelesinde var olan bir tartışmayı anlamlandırmaya ve büyütmeye çalıştık. Bu tartışmayı yaygınlaştırmak ve derinleştirmek mücadelenin içinde ve eylem sürecinde devam edecektir.

Karadeniz İsyandadır Platformu

 

Diğer Yazılar