Çernobil’in 30.yılında Unutmadık, Biliyoruz, İzin Vermeyelim! / 26 Nisan 2016

Unutmadık, Biliyoruz, İzin Vermeyelim!

Bundan tam 30 yıl önce, 1986 yılının 26 Nisan günü, Ukrayna’nın Kiev iline bağlı Çernobil kentinde bulunan nükleer santralinin 4. reaktöründe, saat 01.24’te bir patlama meydana geldi.
Bu patlamadan sonra başta Karadeniz kıyıları olmak üzere, Türkiye’de hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı.

Unutmadık!
Santralın patlamasından sonraki ilk aylarda Türkiye’deki yetkililerin bilimsel veri ve araştırmaları resmen yasakladıklarını unutmadık.

“Dininize, imanınıza inandığınız gibi biliniz ki, Türkiye’de kesinlikle böyle bir tehlike mevcut değildir.” diyerek kameralar karşısında çay ile poz veren dönemin Sanayi ve Ticaret Bakanı Cahit Aral’ı unutmadık.

“Olay mevzii bir olay; Türkiye’ye ulaşsa bile etkilemez” diyen Türkiye Atom Enerjisi Kurumu (TAEK) Başkanı, Ahmet Yüksel Özemre’yi unutmadık.

Unutmadık; “Radyoaktif çay daha lezzetlidir.” diyen Turgut Özal’ı, unutmadık “Radyasyon kemiklere yararlıdır.” diyen Kenan Evren’i.

Unutmadık iade edilen çayları, iade edildikten sonra okullarda dağıtılan fındıkları.
Çoğu kadın olan çay emekçilerinin bellerine kadar çay tarlalarına sokulmasını, gömülen ve dereye dökülen çayları unutmadık.

Unutmadık, Çernobil hakkında halkı uyaran bilim insanlarının “vatan haini” ilan edilmesini.
Unutmadık, sakat insan ve hayvan doğumlarını. Unutmadık Çernobil yüzünden yitirdiğimiz canlarımızı.

“O çayı içen bir geri zekalıdır. Beni radyasyon değil, Türkiye’deki sistem kanser etti.” diyen sevgili Kazım Koyuncu’yu unutmadık.

30 yıl önce, Çernobil döneminde söylenen yalanları unutmadığımız gibi, yıllar sonrasında söylediğiniz yalanları da unutmayacağız.

Unutmayacağız, “Bekarlık nükleerden daha risklidir.” diyen Enerji Bakanı Taner Yıldız’ı.
Nükleer santrali mutfak tüpüyle kıyaslayan Recep Tayyip Erdoğan’ı unutmayacağız.
Çernobil döneminde halka yalan söyleyerek açıklama yapanlar nasıl anılıyorsa, bugün de benzeri açıklamaları yapanlar tarihte aynı şekilde anılacaklar.

Biliyoruz!
İktidarın ve şirketlerin rant ve para sevdası, kirli savaş politikaları için “enerji ve kalkınma” adıyla doğa ve yaşam alanlarını yok etmek istediğini biliyoruz.

Akkuyu Nükleer Güç Santrali’nin deniz hidroteknik yapılarının ihalesini alan Mehmet Cengiz’in kim olduğunu Karadeniz Sahil Yolu’ndan, Artvin Cerattepe’den, Kuzey Ormanları’ndan ve millete ettiği küfürlerden biliyoruz.

Nükleer santrallerin fıtratının anti-demokratik olduğunu, sürekli halka yalan söylendiğini, güvenliğinin alınamayacağını ve atık sorunun bertaraf edilemeyeceğini biliyoruz.

Karadeniz ve Akdeniz’in radyoaktif atık çöplüğüne döndürülmek istendiğini biliyoruz.
Kopyala yapıştır ve sahte imzalı Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) raporları hazırlandığını biliyoruz.

Hukukun içinin boşaltıldığını, iktidarın istediği kararı vermeyen mahkemelerin dağıtıldığını, yeni torba yasayla birlikte bilirkişileri de şirketlerin tekeline alınacağını biliyoruz.

İzin Vermeyelim!

Akkuyu’da, Sinop’ta ve İğneada’da nükleer santrallere izin vermeyelim.

İzin vermeyelim; Cerattape’den Kuzey Ormanları’na, Fatsa’dan Alakır’a, Munzur’dan Fırtına’ya, Çanakkale’den Bartın’a doğa ve yaşam alanlarımızı tehdit eden uygulamalara.
İzin vermeyelim yaşam alanlarımızı şirketlere devretmek için çıkarılmak istenilen yasalara.
Çernobil’in 30.yılında, “enerji ve kalkınma” yalanına, doğanın talanına izin vermeyelim.

Diğer Yazılar